Yeni Haber, bizim için, alaylı bir gazeteci olarak değil, mektepli bir gazeteci olarak yazılarımızla ilk mücadelemize mekân olması münasebetiyle, kurumsal olarak kıymetli bir mecradır.
Bilen dostlar için tekrara lüzum yok ama paylaşım olması açısından, 2013 ila 2016 yılları arasındaki yazılarımızın mekânının Yeni Haber olduğunu ifade edelim.
Sadece, yazılarımıza mekân olması açısından kıymet yüklememiz, kanaatimce Yeni Haber için haksızlık olur. Yeni Haber’in benim açımdan en büyük kıymeti, 2013-2016 yılları arasındaki meydan muharebesi niteliğindeki yazılarımıza hiçbir sansüre ve de korkuya yer vermeden mekân olmasıdır.
Yine bilen dostlar için tekrar olacak ama o dönemler, ihanet çetesi Fetö’ye ‘paralel yapı’ demekten korkanların sayısının hiç de az olmadığı, yazanların yazmaktan imtina ettiği, yazmaya devam edenlerin etliye sütlüye karışmadan kalem oynattığı dönemlerdi. Sonradan anlayabildim ki, bu kalem sahipleri, paralel ihanet çetesinin devletimin yargısında, emniyetinde, askeriyesinde ve bürokrasisinde işgal ettiği yerlerden haberdar imişler ve paralel ihanet çetesi-PİÇ’in FETÖ olmasından korktukları için, akıllarınca tedbirli davranmışlar. Ne büyük talihsizlik…
İşte bu ahval içinde, ihanet çetesine karşı yazdığımız yazıları tereddütsüz yayınlayan gazetemiz ise Yeni Haber idi. Ne büyük şeref…
Türk Milletinin kaderini 15 Temmuz ile uçurumun kenarına getiren Feto ve onun beyni satılmış itlerine karşı Devletimizin verdiği mücadelede Yeni Haber, kavganın galibini bekleyen bir duruş değil, bizzat kavgaya dahil olan ve Devletine sonuna kadar arka çıkan bir duruş sergiledi. Buna içeriden şahit olanız.
2013-2016 yılları arasında Fetö’ye en küçük bir laf dahi etmeyenlerin/edemeyenlerin, 15 Temmuz’dan sonra ‘vatan sevdalısı havariliği’ne soyunmaları, adice bir hırsızlıktır ve çalınan Yeni Haber’in duruşudur, cesaretidir ve emeğidir. Bu açıdan, Yeni Haber’e sahip çıkmak, benim için bir mecburiyettir. Bu mecburiyetin gereği olarak, takibe ve okumaya devam ettim ve ediyorum.
Yeni Haber’e yönelik bu tespitlerimizi, herkes kendi zihin haritasında uygun bir yere yerleştirecektir ama tabirimi mâzur görün, ‘yalakalık’ fiiline ve kavramına tavizsiz düşmanlığımı, tevâzusuz bir şekilde ifade ederek, yanlış yorumlara ve vebâle sebep olmama vazifemi yerine getirmiş olayım.
Bunları yazma gereği duymuşsam, okurun aklına gelebilecek olan ‘o zaman neden yazmayı bıraktın’ sorusuna da saygı duyma ve cevap verme borcumun olduğunu ifade edeyim.
Ve cevap vereyim.
O dönemdeki yazılarımız, sadece Fetö ile mücadele yazıları değildi elbette. Gördüğümüz ve şahit olduğumuz yanlışlara ilişkin bazı yazılarımızın, farklı düşünmenin gereği kaleme aldığımız düşüncelerimizin Yeni Haber’in kurumsal yapısına tehdit niteliğinde geri dönüşlere sebep olduğu yönündeki duyumlar, bu duyumların bizimle paylaşılmaması ve o anki kanaatimiz, bizi, yazmama yönünde bir karara sevk etti. Son yazımız, şahidimizdir.
Teşbihte hata olmasın; kibrit çöplerinin yan yana dizildiğini ve en baştaki kibrit çöpünün alev aldığını düşünün. Siz de ortalarda bir yerde duran kibrit çöpüsünüz ve henüz alev size ulaşmadı. Siz, kendinizi bir adım geriye çekerseniz hem alevin bağını kopararak yangını söndürmüş olursunuz hem de diğer çöplerin yanmasını engellemiş olursunuz. O dönemde yazmayı bırakmamızın, bu teşbihe benzer bir durum olarak kabul edilmesi, vebâlden vârestedir ve bizi de sevindirir.
Kendimizi tanıtma mecburiyeti açısından şunları da ifade edeyim:
20 yıldır Devletime hizmet etmeye çalışıyorum.
Sosyal Güvenlik Kurumunda denetim ile vazifeliyim.
Konyalıyım.
Hadimliyim.
Dedemliliyim.
Millet, Devletiyle var olur, Devlet yoksa, bu topraklar bu Millete dar olur, diye Devletine dua edenlerden ve Allah, Devletime zeval vermesin diyenlerdenim.
Nasip olursa, her Çarşamba paylaşım yapma niyetindeyim.
Okurlarımızın, sosyal güvenlik konularına ilişkin gazetemize ve şahsıma ulaştıracakları sorulara da bilgimiz dahilinde cevap vermeye çalışacağımı ifade edeyim.
Mevla, kararlarımızı ve hükümlerimizi isabetli kılsın. Bizi, öfkesine yenilerek göz karartanlardan ve sonrasında yüz kızartanlardan etmesin.
Hoş geldin ve merhaba, diyen dostlara, muhabbetle mukabele ediyorum.
Hoş bulduk ve merhaba…