Korona salgınının ilk günlerinde yeni normal lafı dilimize pelesenk olmuştu. O zaman yeni normalden kastedilenin maske, mesafe, hijyen olduğunu zannetmiştik. Üçüncü yıla doğru giderken salgının etkisi geride kaldı lakin hayatımızda kalıcı etkiler bıraktı. Ekonomik sıkıntılar bahane edilerek kendimizi saçma sapan dijital bir dönüşümün içerisinde bulduk. Kurtulmamız da mümkün gibi görünmüyor, çabalamıyoruz. Sonuçlarını tahmin etmemize rağmen bu kadar teşne olmamızın bedelini elbette ödeyeceğiz ama neyi kaybettiğimizi hatırladığımızda çok geç olacak…
Salgının ardından dünyada bir ekonomik kriz ortaya çıktı, biz de etkileniyoruz. Lakin bazı alanlarda yaşanılan krizin sonuçları geçici olmuyor, insanların yaşam tarzlarını değiştirip, toplumun kültürüne doğrudan müdahale ediyor. Salgının en büyük amacının insanların arasındaki yüz yüze iletişimin azaltılıp, dijitalleşmenin artırılması olduğu söyleniyordu bunu başardılar. İnternet üzerinden alışveriş, en karşı olanlar için bile sıradanlaştı. Bankacılık işlemleri başta olmak üzere artık birçok şeyi akıllı telefon ile halleder olduk. Daha az insanla muhatap olup, işlerimizi daha kısa sürede bitiriyoruz, kendimize daha fazla vakit kalıyor. Kendimize kalan daha fazla vaktin de yine büyük bir kısmını da akıllı telefonumuzu kaydırarak sosyal medyada geçiriyoruz. Bu akıllı telefonlar ne büyük bir nimetmiş ki ilk önce işlerimizi kolaylaştırıp bize boş zaman kazandırıyor, sonra da o boş zamanımızda canımızın sıkılmasının önüne geçiyor(!)
Döviz kurlarındaki yükseliş kâğıt fiyatlarını artırınca kitap fiyatları da otomatik olarak yükseldi. İnsanların okuma alışkanlıkları ister istemez değişmeye başladı. Elektronik kitaba ilgi artıyor. Bundan üç-beş sene önce e-kitaba karşı çıkanlar, kâğıdın yerini tutmaz diyenler bile ekonomik sebeplerden bir deneyeyim bakalım seviyesine geldi. Bundan on yıl sonra ne olur bilemeyiz. Bu konudaki kalıcı çözüm önerilerimizi daha önce kitap fuarı ve kâğıt meselesi yazımızda yazmıştık, merak edenler bakabilir. Ülkemizdeki okur kitlesinin önemli bir kısmı gençler. Doğal olarak yeni çıkan kitaplara ilgi daha fazla oluyor. Son yıllarda kütüphanelerimizin sayısında ciddi artış oldu. Bu iyi bir gelişme lakin içerik olarak çok iyi durumda değiller. Meraklısı araştırsın son iki- üç yılda çıkmış kaç kitaba kütüphanelerimizde ulaşabiliyoruz. Baktığımızda sonuçlar iç açıcı değil.
Şimdi bakanlığın bütçesinden falan bahsedilecek ama o konulara çok girmek istemiyorum. Çünkü turizmin içerisinde sığıntı durumda olan kültürün hâli ortada. Saçma sapan tanıtım filmlerine harcanan para ile bile binlerce kitap alınabilir ama neyse… Bir kampanya yapılsa örneğin oluşturulan hesaba 50 lira bağış yapan kişi adına istediği bir şehrin kütüphanesine güncel kitaplardan birisi alınıp bu kitap falanca kişinin kütüphanemize hediyesidir yazılsa fena mı olur. Emin olun böyle bir kampanya ile sadece birkaç günde yüzbinlerce kitap alınabilir. Bin liraya ortalama 20 kitap alınır. Ünlüler, iş adamları bir destek verse hem okuyucular güncel kitaplara ulaşır, son yıllarda tekrar hatırladıkları kütüphanenin yolunu unutmamış olurlar hem de yayıncılık sektörü nefes almış olur.
Açıkçası Kültür ve Turizm Bakanlığından fazla bir ümidim yok. Onlar turizme odaklanmış durumdalar. Buradan Konya Büyükşehir ve ilçe belediyelerimize çağrıda bulunayım. Böyle bir kampanyaya ön ayak olup, hem de maddi destek sağlanabilir. Başta İl Halk kütüphanesi, üniversitelerimizdeki kütüphaneler olmak üzere ilçelerde yer alan kütüphanelere güncel kitap desteği sağlayalım. Emin olun çok kolay. Kitap ve yazar isimleri kütüphane kaynakları araştırılarak ve sosyal medyada, kütüphanenizde hangi yazarların hangi eserlerini görmek istiyorsunuz yazın tarzı paylaşımlarla belirlenebilir. Edebiyat eserleri elbette öncelikli olmalıdır. Kütüphaneye bağışlayacağınız bir kitabı onlarca yıl, binlerce kişi okuyacak, sizin de isminiz yaşayacak daha ne olsun… Konya’da başlayacak böyle bir kampanya kısa sürede tüm Türkiye’ye yayılacaktır.
Dijital dönüşümün iyiliklerinin yanında zararlarını da görmeliyiz. Ekonomik sebepler bahane olmamalı, yolun bittiği yerde yeni yollar açmayı bilmeliyiz. Aylığı ortalama üç paket sigara parasına gelen basılı gazeteyi kaybetmek üzereyiz, bizzat yazılı basının içinde olanların umurunda değil, gelecek dijitalde ezberinden başka sözleri yok. Kitaba bari sahip çıkalım, gençlerin en azından kitap okurken akıllı telefonlardan uzaklaşmasını sağlayalım. Kitap fiyatları uygun hâle gelesiye kadar güncel kitap ve okuyucuları kütüphanelerde bir araya getirelim.