Her zaman büyük bir iftiharla bahsettiğimiz üzere bizim medeniyetimiz “Vakıf Medeniyeti”dir. Vakıflar sayesinde toplumun hem temel ihtiyaçları karşılanmış ve gelir adaletsizliği azaltılmıştır hem de kamu hizmetleri görülmüştür. Bu sebeple Batı’da olduğu gibi şehirlerde belediye teşkilatları biz de geç dönemde oluşmuştur. Ağırlıklı olarak Tanzimat döneminden sonra Devlet klasik formundan ayrılarak modern şekline dönüşmeye başlaması üzerine Belediye teşkilatları kurulmuştur. Bugün belediyenin yaptığı hizmetlerin çoğunu klasik dönemde vakıflar yapmaktaydı. Vakıflar başta Saray olmak üzere üst düzey devlet erkanı tarafından kurulmuş, yüzyıllarca hizmet vermişlerdir. Sadece insanların değil hayvanların dahi bakımı ve iaşesini konu edinen vakıflar kurulmuştur.
Başta İstanbul olmak üzere kadim şehirlerimizin en güzel, en merkezi, en gözde yerlerini incelediğimizde çoğunun vakıf yeri olduğu görülmektedir. Maalesef Osmanlı’nın sonu ile Cumhuriyet başlarında yaşanan kırılma dönemlerinde Vakıf mallarının yağmalanmasına engel olunamamıştır. Bu yağmaya karşı sembolik de olsa bir yaptırım uygulanmalı, bu vakıf mallarından zengin olanlar kamuoyuna açıklanmalıdır. Hangi aileler hangi vakıf mallarına el koyarak servetlerinin temelini oluşturmuşlardır biz de bilgi sahibi oluruz.
Bugün ise hem klasik vakıflarımızın gördüğü hizmetleri görecek hem de yeni ihtiyaçları karşılayacak Vakıflar kurulması gerekmektedir. Toplum olarak her şeyi devletten beklememek gerekiyor. Vakıf kültürümüz bunun en güzel örnekleridir.
Teknolojinin, bilimin, bilginin geçer akçe olduğu bu çağda bunları karşılayacak yeni bir vakıf anlayışına ihtiyacımız var. Bunun yanında dünyanın hızla küreselleştiği, popüler kültürün tüm insanlığa dayatıldığı bu dönemde yerel kültürler ve diller yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.
Bugün Türkiye’nin bir taraftan ileri teknoloji, bilim, ar-ge konularında destek verecek diğer taraftan kültür, sanat, eğitimli yetişmiş insan kaynağı yetiştirecek vakıflara ihtiyacı var. Bugün artan ihracatımızla, büyüyen ekonomimizle haklı olarak övünüyoruz. Bunları gerçekleştiren sanayicimiz, iş adamlarımız kazançlarının bir kısmı ile de bu tip vakıflar kurmalı, buna teşvik edilmelidirler.
Türkiye’nin ilk beş yüz, ilk bin sanayi kuruluşu sıralamasına Anadolu’dan giren şirketlerimizin kaç tanesinin Bilim, Sanat ve Kültür alanında kurdukları Vakıfları bulunmaktadır.