Yeni Türkiye'nin eski gazetecileri

Lokman Koyuncuoğlu
“Ey yüce peygamber. Senin hürmetine yaratıldı tüm alemler cezasız kalmaz elbet o filmler, karikatürler.” Bu sözlerin yer aldığı pankartı, pazar akşamı Galatasaray taraftarları TT Arena’ya boylu boyunca astı. Bunu düşünenleri tebrik etmek gerek. Böyle bir dönemde o çirkin film için yapılan tepkilerin sahaya yansıyan en anlamlısıydı bu pankart.
        Pazar gündüz ise Türkiye’deki tüm Gazeteciler cemiyetlerinin üst oluşumu Türkiye Gazeteciler Federasyonunun olağan seçimi vardı. Seçim gündemi arasında duyarlı bir meslektaşımız Türkiye’deki tüm gazetecilerin temsil edildiği o platformda, divan heyetine;  “Sevgili peygamberimize hakaret eden o filme en anlamlı tepki gazetecilerden gelmeli. Bizler bu filmin düşünce ve fikir özgürlüğü bağlamında değerlendirilemeyeceğini ve Müslüman inancına yapılan bu hakareti kabul etmediğimizi ve çirkin filmi kınadığımızı belirtmeliyiz” önerisini getirdi.

Çok yerinde, müthiş etki yapacak, oldukça gerekli bir öneriydi bu. Dünya görüşü ne olursa olsun, Türkiye’de faaliyette bulunan tüm gazeteci dernekleri dolayısıyla tüm gazeteciler buna destek vermiş olacaklardı. Fakat eski Türkiye meraklısı, 1940’larda kalmış Divan Heyeti bu kınamayı kabul etmedi.

Zaten normal yollardan ve mutabakatla seçilmemiş, bir divan heyeti olunca vereceği kararlarından mevcut yönetim ve seçimi de kazanan başkan paralelinde olması kaçınılmazdı. Ne yazık ki öyle de oldu.

Konu sadece kınama mesajı yayınlanmaması da değil. Bu tür gazetecilerin hala Türkiye’nin gittiği yönü kestirememiş olması ve ısrarla ayak bağı olmaya çalışması. Seçime katılan gazetecilere bilgi verilmeden yapılan bir ödül töreni var ki, oldukça ilginç.

Seçimi kazanan başkan adayı geçen yıl CHP’den milletvekili adayı olmuş. Olabilir. Aslında bu anlaşılır bir durum. Ancak siyasi görüşü ile ödüllerin paralellik göstermesini oldukça yadırgadım. Ödül alan haberlere baktığınızda pes yani diyorsunuz. Sanki Türkiye bir kaos ülkesi, bu ülkede hiç olumlu bir haber yok, her şey ya hükümet ya da bu toprakların genel değerlerinin aleyhine. İşte o ödül alan haberlerden bir kaçının başlığı; “Töre, DNA Dinlemedi, Yargı Kararıyla Demokrasi, Bereketli Hilalin Suriyesi’nde Hıristiyanlar, Çevik Kuvvet ile Sivil Polisin “Cop” Kapışması, Hopa’daki AK Parti Mitingi’nde Olaylar, Savaş Uçakları Sivilleri Vurdu.”
Tamam gazeteci muhalif olmalı da bu kadar da körü körüne olmamalı. Bu ülkeyi cumhuriyet tarihin en iyi yerine getirmiş bir hükümetin de her olayını kötümser görmek insaf sınırlarını çiğnemek oluyor.

Öte yandan son yıllarda Türkiye’de tutuklu gazeteciler konusunda Başbakan Erdoğan’a yapılan eleştiriler de sağlıklı değil. Tıpkı bu dönemde gazetecilere verilen haklar ve imkanlara yapılan eleştiriler gibi.

Basın İlan Kurumu’nun son yıllarda yerel basına verdiği destekle büyük bir sıçrama yaptı yerel basın. Bunu görmeden tek taraflı eleştiriye bağlamakta gerçekten ilginç.

Anadolu’da pek çok şehirde yerel gazeteler BİK’in verdiği olağan üstü katkıyla çıkıyor. Bunu görenler yeni gazeteler çıkarırken, paylaşmak istemeyenlerde ikinci, üçüncü gazeteler çıkarıp bu pastayı kaybetmek istemiyor. Durum böyleyken bile en ağır eleştirileri yapmaları gerçekten insaflı değil.

Neyse ki biz Konya olarak, kaybeden Bursa tarafında yer aldık. Seçim kayıp olsa bile bu yaşananlar bir kazanım. Zaten böyle düşünen bir yönetime Konya’dan kimse destek vermedi, vermez de..