YENİ TÜRKİYE, YENİ DÜNYA

Ramazan Yaşar

Sovyetler Birliği’nin kapitalizme teslim olmasından sonra,  dünya yeni bir kavramla tanıştı. Bu sloganın arkasındaki güç dışında kimse bunun ne anlama geldiğini, yeni hedefin kim olduğunu, bu sürecin ne zaman sona ereceğini hiçbir zaman bilmedi. Üzerinde yapılan tüm tartışmaların da tahminlerden başka bir anlamı yoktu. Bu sloganın dünyaya neler getirdiğini aradan geçen çeyrek asırda maalesef acılar çekerek, gözyaşı dökerek öğrendik. “Yeni Dünya Düzeni”  olarak adlandırılan projenin hedefinin Müslümanlar ve İslam Ülkeleri olduğunu gördük.

Çok detayına girip bu süreçte İslam ülkelerinde neler olduğunu anlatmaya gerek yok. İslam coğrafyasının her karışı milyonlarca acıyı yaşandı bu dönemde. Birini duymayan diğer katliamı, diğer acıyı mutlaka duymuştur. Artık “Yeni Dünya Düzeninin” ne anlama geldiğini biliyoruz. Bilmediğimiz bu projenin yeni kurbanlarına sıranın ne zaman geleceği ve bu projenin ne zaman piyasadan çekileceğidir. Bu süreci en az kayıpla atlatan Türkiye olmuştur. Buradaki başarı ne siyasetin, de silahlı kuvvetlerindir. “Yeni Dünya Düzeni” planlayıcılarının içimizdeki tüm işbirlikçilerine rağmen; milletimiz oyuna gelmemiştir.

CHP ve gazetecileri her ne kadar bu halkı “göbeğini kaşıyan adam”, “bidon kafalı” diye aşağılasa da, milletimiz hiçbir zaman vakurlu ve asil duruşunu bozmamıştır. Bugün ülkemiz Suriye, Irak ve Mısır olmadıysa halkımızın bu konuda büyük katkısı vardır. Provakatif olaylara prim vermediği gibi, 2002’de ülkeyi üç parti lideriyle yönetemeyenleri ve onların uzantısı olan tüm siyasi partileri sandığa gömerek; bugün olması muhtemel acı olayların yolunu kapatmıştır.

İktidara getirdiği parti ve Lideri Erdoğan, imkansızı başarmış, 80 yıllık cumhuriyet tarihinde yapılmamış hizmetleri 10 yıla sığdırmıştır. Daha önce “Üçüncü Dünya Ülkesi” kategorisinde anılan Türkiye, bu dönemde uluslararası arenada başı dik, statü atlamış bir ülke konumuna gelmiştir. Başbakan Erdoğan’ın icraatları bu köşeye sığmaz. Elinizi vicdanınıza koyarak bu ülkeye bir kez daha bakın. Nereden nereye gelindiğini göreceksinizdir…

Aslında yazımın konusu Türk halkının ve Erdoğan’ın “Yeni Dünya Düzenine” soktuğu çomaktır…

Halkımız 2003’den beri girdiği her seçimde oyunu arttıran Erdoğan’ı “Yeni Dünya Düzencilerinin” başına musallat etmiştir. Yüzde %34’le başlayan destek bugün %52’ye çıkmıştır. Hem de tüm parti, dış güç, yerli işbirlikçi, medya grupları, sermaye grupları, paralel devletçilere ve bürokrasiye rağmen bunu başarmıştır.

Halkımız artık bir şeyi çok iyi biliyor. O da “Yeni Dünya Düzeni”. Bunu planlayanların hesaba katmadıkları Erdoğan’a, uluslararası güçlerin ve özellikle dünyanın iplerini elinde tutan Yahudi lobisinin düşmanlığı ve karşı olması, O’nu devirmek istemesi bundan dolayıdır.

“Yeni Türkiye’de”, “Yeni Dünyacılar” ya planlarında değişiklik yapacak, ya  Erdoğan’ı Çankaya’da da rahat bırakmayacak ya da Erdoğan’la uzlaşacak. Erdoğan’ın, Müslümanlara kan ve gözyaşı, acı ve dramdan başka bir şey getirmeyen “Eski Dünya Düzenine” ayar vermesi artık çok güçlü bir gerçektir. Burada Erdoğan’ın en zayıf noktası olarak Başbakanlık koltuğunu kime bıraktığı, başkasına neden bırakmadığı üzerindeki tartışma, çekişme ya da ayrılık hadiseleri olacaktır.

Erdoğan, bunların olmaması gerektiğini, Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladığı toplantıda ve daha sonra “Vizyon Programında” parti yöneticilerine söyledi. Israrla altını çizdiği “Dava” kelimesi üzerinde, tüm Başbakan adaylarının ve parti yöneticilerinin düşünmesi gerekiyor. Bu dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında durmak, “Davanın” yanında durmaktır.  

Halkımızın bu imtihanı da başarıyla vereceğinden en ufak bir kuşkum yok.

10 Ağustos’tan sonra “Yeni Dünya Düzeni” planlayıcılarının şartları yeniden değerlendirmeye aldıklarına kuşkum yok. Önemli olan “Yeni Türkiye’nin” savunucuları da pozisyonlarını yeniden gözden geçirsinler. Cephelerine yeni neferler kazanıp, yeni silahlarla silahlansınlar. Buradaki silahlardan kastımın tank, top, denizaltı, uçak gemisi, savaş gemisi, insansız hava aracı, füze sistemleri olmadığını anlamış olmanız lazım. Erdoğan, bunları kendisini bekleyen savaşı bildiği için zaten hazırladı. Bizim hazırlığımız O’na bu yolda tereddütsüz, arkasına bakma endişesi yaşatmadan destek olmaktır.

İşte o zaman “Yeni Türkiye” üzerinde planlanan Irak ve Suriye senaryolarını badiresiz atlatır, dünya Müslümanları için umut ışığı olan Türkiye ve Erdoğan, “İslam Dünyası’nın sahipsizliği” konusunda masadaki muhataplarıyla daha sonuç alıcı görüşmeler yapar. Gazze, Irak, Suriye, Mısır ve daha birçok İslam coğrafyasında kanı durduracak olan “Daha Güçlü Türkiye” ve “Daha Güçlü Erdoğan” olacaktır. Bu belki de Osmanlı’nın tarumar edilip, Müslümanların içine düşürüldüğü kötü durumdan kurtuluş için yüz yıldır beklenen fırsattır. Başta AK Parti yöneticilerinin ve Türk halkının bu fırsatı kaçırmamasını umuyorum.

İslam topraklarındaki katliamlar ve soykırımlar için bunu yapanları eleştirmeyi bırakalım. Buna son verecek olan biziz. 10 Ağustos’ta Türkiye bunu istediğini gösterdi. 2015 seçimlerinde de bunu göstermeyi başarırsak, “Yeni Dünya Düzeni” için kartlar yeniden karılır ve bu kez masada Türkiye de olur…