Güneydoğu’da hendeklerin kazılıp, devlete meydan okunduğu günlerde, bölgenin temizlenme çalışmalarının uzamasının sebebi olarak Suriye’deki PYD yapılanmasının olduğunu belirtmiştik.
DAEŞ’le mücadele ediyor görüntüsü altında meşrulaştırılmaya çalışılan PYD’ ye bütün batılı güçler silah, mühimmat ve eğitim desteği vermişti.
PYD ise aldığı bu silahların bir kısmını sınırdaki tünellerden geçirerek ülkemize sokuyor ve buradaki uzantısı PKK’ya ulaştırarak, operasyonların uzamasına ve birçok fidanlarımızın yıkılmasına sebep oluyordu…
600’den fazla şehit verdiğimiz o dönemde, bu gerçeklere işaret ederek, uluslar arası hukukun bize verdiği hakkı kullanmamız gerektiğine ve ülke güvenliği için sınır ötesinde PYD terör örgütüne müdahale edilmesinin önemi ve gerekliliği üzerinde uzun uzun durmuştuk.
O dönemde yapılması gereken adımı atamadık. Sebebini ise bugünlerde daha iyi öğreniyoruz. Hem de ABD faaliyet gösteren yabancı bir gazeteden. New York Times, Türkiye’nin Suriye’ye 1 sene önce müdahale edeceğini fakat bazı Türk generallerin bu operasyonu bazı gerekçelerle erteletmeyi başardığı mealinde bir yazıya yer verdi.
Buradan anladığımız kadarıyla ABD; FETÖ, DAEŞ, PYD ve PKK’yı eş zamanlı ve koordineli bir şekilde kullanıp Türkiye’yi zayıflatmayı ve düşürmeyi hedeflemiş. Bu planları başarılı olamayınca 15 Temmuz’da son kozlarını oynadılar…
15 Temmuz yeni bir Ergenekon Destanıydı aslında bu anlamda. Ordumuz dâhil devletin tüm kurumlarına sızan FETÖ, hükümetin icraatlarını engelliyor, kısıtlıyor, geciktiriyor ya da kriptoların bilinçli olarak siyasetçileri yanıltması suretiyle ABD’nin çıkarları doğrultusunda hareket ediyordu. Devletimiz işte böylesine bir ateşten çemberin içinden, böylesine bir dardan 15 Temmuz vesilesiyle kurtulmuş oldu.
Devletimiz içindeki virüslerden kurtulunca, bünye sağlıklı şekilde işlemeye başladı ve yapılması gerekenlere yoğunlaştı. Ekonomi ve kalkınma alanında ‘’hasta adam’’ rolünden kurtulmuştuk lakin içimizdeki kanserli hücreler kararlı adımlar atmamızın önündeki tek engel olarak duruyordu…
Batı dünyasının 15 Temmuz’dan sonra sessizce beklemesi aslında yaşadıkları bu büyük hayal kırıklığının bir neticesiydi. Gerçeklerle yüzleşmeye başlayınca ülkemize gelmeye ve geç geldikleri için ‘’özür dilemeye’’ başladılar..
Fırat Kalkanı operasyonu işte bu sağlıklı bünyenin bir sonucudur. Sınırlarımızdaki tehlikenin her geçen gün daha kötüye gittiği bir dönemde geç de olsa yapılması gereken kesinlikle sınır ötesi müdahaleden başkası değildi.
Devletimizin güvenliği için öncelikle Fırat’ın batısından Akdeniz’e kadar olan alandaki tüm YPG unsurları temizlenerek ‘’koridor’’ rüyası gören PYD gerçeklerle yüzleştirilmelidir. Ardından Fırat’ın doğusu da PYD teröristlerinden arındırılarak Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanmalıdır.
Küresel güçler (ABD-AB) Suriye’yi parçalanmış olarak görmekte ısrar edecek olurlarsa, Musul’dan Fırat’a ve Fırat’ın batısından da Akdeniz’e kadar uzanacak geniş bir alanın Türkmenler ve diğer yerel unsurlara verilmek suretiyle, bize rağmen yeni harita belirlemenin mümkün olmayacağı onlara en anlamlı şekilde gösterilmelidir.
Rabbim devletimize zeval vermesin, Milletimizin birlik ve beraberliğini daim eylesin. Ordumuzu peygamber ocağı eylesin, Aziz eylesin Muzaffer eylesin.
Selametle…