Şüphesiz yazmak, derinliği ve iddiası olan bir eylem… Kaleminiz sizi anlattığı kadar başkasının da hayatına dokunuyor. Dile ve gönle gelenleri kâğıda dökmek ve bunların zevkle, keyifle okunacağını ümit etmek bir yazarın itici gücü olsa gerek.
Elbette yazılarınızın okunmasını beklemek kadar beğenilmesini ve hatta takdir ve taltif görmesini beklersiniz. Bununla birlikte “yazmak” arzu ve azmi tek başına kalemle iştigal etmek için yeter sebeptir. Öte yandan sadece yazıyor olmak değil bunu okuyucuya sunmak ve ulaştırmak da kararlılık ve cesaret bekler. Çıktığımız bu yolculukta kararlılığımızı destekleyen ve bizi yürekten cesaretlendiren birilerinin olması çok özel ve kıymetli.
Yazmaya başladığımda çocuk yaşımdaydım. İlk şiirim sınıf öğretmenime idi bir sonraki sınıf duvar gazetesinde, okulun duvar gazetesi ve bir çocuk dergisinde çıkan yazım… Lisede kompozisyon derslerinde devam eden heyecan, okullar arası kompozisyon yarışmaları vardır ya hani… Sonra yüksekokul, dergiler ve gazete… Velhasıl gele gele “kitap yazsak olmaz mı” sorusunun verdiği o tanımsız his…
Nihayetinde üçüncü öykü kitabımızda yayınlanıp okurlarına emanet edildi bu hafta itibariyle. Konya Kitap Günlerine yetişmiş olması hoş bir tevafuk oldu, imzasını da o gün attık sevinçle dostların uzattıkları ilk sahifeye.
Kitabın ismi mi; İçimdeki Yolcu
Bir yolcuyuz hayat denen şu yolda ve bizimle beraber onca insan yürüyor meçhul ama mutlak bir vakte doğru. Çokça sual var zihnimize takılan ve çokça bilinmez. Kimisine cevap buluyor kani oluyoruz kimisini görmezden gelip öyle bırakıyoruz. Belki de aradığımız şey içimizde bir yerlerde ve biz o yere doğru gidiyoruz sadece. “İçimizdeki Yolcu” serlevhası ile kitapta yer alan hikâyelerde her biri kendi yolunda, kendi arayışında kahramanlar karşılayacak bizi. Kimisi tamamlamış oluyor dünya sürgününü kimisi her şeyin daha en başında, kimisine yakinen aşina oluyoruz kimisi bizzat kendimiz. Hikâyelere konu olan kahramanlarla birlikte kendimizi de arayacağız belki de.
Kitapta on beş öykümüz var kısa kısa. Öte yandan serde fotoğrafçılık var, kitabın kapağına da kendi çektiğimiz fotoğrafı koyduk usulca. Modelliğimi yapan Kızım Zeynep’e ayrıca teşekkür ediyorum elbette.
Bu vesileyle bizi yazmaya teşvik eden tüm arkadaşlarıma ve kitabımızı okuyacak tüm gönül dostlarına hürmet ve selam olsun. Desteklerini hep hissettiğim aileme, kıymetli eşim ve iki kızıma, bilhassa teşekkür ediyorum. Ayrıca yazı yolculuğumun neredeyse en başından beri yanımda olan aziz dostum Lokman Koyuncuoğlu’na, tüm hikâyelerimi okuyup değerlendiren Doktor Muzaffer Temel’e, Kerim Arı’ya, Cengiz Teksoy’a, yayın evimiz Çıra’nın tüm çalışanlarına, bilhassa Yusuf Güler kardeşime şükranlarımı sunuyorum.