Yeni evli çiftlere 10 tavsiye

Musab Seyithan

Genel olarak düğünler bitti. Evliler kervanına yeni çiftler de katıldı. Bütün evlilere olmakla beraber özellikle yeni evlilere diyeceklerimiz var. Tecrübeli insanların tecrübelerinden istifade edin. Onlar, bedel ödeyerek elde ettiklerini, size bedelsiz verirler. Öyleyse söyleyeceklerimize kulaklarınızı dört açın.

Hayatta hiçbir duygu ve yaşam tarzı, ilk günkü verdiği hazzı ve tadı sürekli vermemektedir. Zaman içerisinde duygular ve ilişkiler eskir veya zayıflar. Evlilik hayatımızın ilk yıllarında duyduğumuz mutluluğu ve coşkuyu, yılların araya girmesiyle kaybederiz. Genel hatlarıyla durum böyledir.

Eşyanın tabiatı gereği, hiçbir şey olduğu gibi sabit kalmıyor. Peygamberimiz (sav), “Elbiselerinizin eskidiği gibi imanınız da eskir. Lâ ilahe illallah sözü ile yenileyin(Müsned, II/359; et-Terğîb ve’t- Terhîb, II/415) buyurmak suretiyle eskime ve monotonlaşmanın imanî hayatımızda bile olacağını belirttiğine göre, evlilikteki yıpranma ve tekdüzeleşme, gayet normaldir. Öyleyse evliliğimizin monotonlaşmasına engel olmak için şunlara dikkat edelim:

1.Her şeyden önce eşler şunu iyi kavramalıdır ki, evlilik bağı gibi kutsal bir bağla birbirimize bağlı olsak da, farklı insanlarız. Bazı konuları farklı değerlendirebilir, farklı düşünebiliriz. Çünkü insanlar aynı tornadan çıkmamışlardır. Birbirlerinin çoğaltılmış fotokopileri değildir. İşte farklılıkların oluştuğu yerde, zıtlaşma yerine, karşılıklı anlayışı esas almalı, ihtilaflarımızı zamana yaymalıyız. Anlaşmazlıklarımız, ortak bir buluşma noktasına gelinceye kadar birlik unsurlarımızı/anlaştığımız noktaları öne çıkarmalıyız. Zıtlıklarımızı konuşacağımıza, evliliğimizin ilk yıllarında paylaştığımız değerleri konuşalım.

2.Üçüncü şahıslarla -özellikle eşinizin arkadaş çevresiyle- konuşurken, sakın eşinizi şikâyet anlamına gelebilecek cümleler kullanmayın. Bunun yerine eşinizi övün, kusurlarını değil meziyetlerini anlatın. Eşler, birbirlerinin kusurlarını örtmeli ve üçüncü şahıslara ifşa etmemeli, kendi aralarında halletmeleri gerekir.

3.Eşinizin bazı davranışlarından hoşlanmıyorsanız, bunu surat asarak, hırçınlaşarak anlatmaya kalkışmayın. Ondan ne beklediğinizi, nasıl davranmasını istediğinizi açıkça söylerseniz, en azından nasıl olması gerektiğini anlar. Ona göre yeni bir tavır belirler. Eşler birbirlerinin bu kabil arzu ve isteklerini anlayışla karşılamalı, yersiz direnişlere ve inatlaşmalara girmemelidir. Eşimizin beğenmediğimiz huylarını öne çıkararak evimizin huzurunu bozmamalıyız. Hepimizin defolu tarafı mutlaka vardır. Bu konuda Rasûlullah’ın da “Bir kimse eşine kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.(Müslim, Radâ 61) buyruğunda belirttiği gibi, eşimizde mutlaka beğeneceğimiz birçok haslet bulabiliriz. Bardağın boş tarafını değil, hep dolu tarafını görmeye çalışalım. Unutmayalım ki, “O kadınlar bizim için, biz de onlar için bir elbise gibiyiz.” (Bak: 2/Bakara:187). Elbise, bizim ayıbımızı örter, soğuk ve sıcağa karşı bizleri korur. Eşler de bir birlerinin ayıbını gündeme getirip birbirlerini yıpratma yerine, örtmek suretiyle güzel yanlarını gündemlerine almalıdır.

4.“Allah, evlerinizi sizin için huzur ve sükûnet yeri yaptı.” (16/Nahl:80) ayeti gereği evimizin huzurunu kaçırma hakkımız yoktur. Kadın üzerine düşeni, erkek de vazifesini yaptığı sürece evler huzur kaynağı olmaya devam edecektir.

5.Her tartışma ve kavgada “Ailem dağılıyor mu?” kaygısına kapılmayın. “Kavgalar evliliğin tuzu biberidir” sözü boşuna söylenmemiştir. Sadece, kavgalarınızda kendinizi kaybetmeyin. Aşağılayıcı sözler sarf etmeyin. Kavgadan sonra mutlaka bir vicdan muhasebesi yapın ve vicdanınız sizi haksız gördüğünde eşinizden özür dileyin. Merak etmeyin özür dilemek kimseyi küçültmez. Ama inat, sıcak aile yuvasını dağıtabilir. Bu da çocukların ruh dünyasını param parça eder. Şunu unutmayın ki, suçlular ordusunun askerleri, ruh dünyaları param parça olan çocuklardan çıkar.

6.Her tartışma, her kavga boşanmayla sonuçlanmaz. Bu bakımdan, tartıştığınızda kesinlikle paniklemeyin. Ortam ne kadar sertleşirse sertleşsin, öfkenize yenik düşmeyin. Şeytanın oyununa gelmeyin. Rasûlullah (sav) şöyle buyurur: “Şeytanın çerezi, enfiyesi ve sürmesi vardır. Çerezi yalan. Enfiyesi ÖFKE, sürmesi ise uykudur.” (Teberânî, Ebu Nuaym).

Kavganın her aşamasında mantıklı olun, maksadı aşan ifadeler kullanmayın. Eşler arasındaki tartışmalar, yaz yağmuru gibidir. Birden gök gürler, şimşekler çakar, sulu sulu yağmurlar yağar. Arkasından hemen güneş açar ve yeryüzüne güzel bir toprak kokusu savrulur. İşte aile içi gök gürültüsü, şimşek ve gözyaşı yağmurundan sonra bile “Seni seviyorum ama bu fikrine katılmıyorum” diyerek evinizin içine sevgi güneşini doğdurun, eşinize böylece sevgi ve saygı jesti yaparak eve mutluluk kokusu saçın. Kısaca eviniz “Dâru’l Gazap” değil “Dâru’s Selam”, “Dâru’l İsyan” değil “Dâru’l İslam” olmalıdır.

7.Eşler birbirlerinin sevgi dillerini iyi keşfetmelidirler. “İltifat sözler”, “Nitelikli beraberlik”, “Hizmet davranışları”, “Hediye almak” ve “Fizikî temas” beş sevgi dilini oluşturur. Yuvanızda mutluluk istiyorsanız eşinizin birincil sevgi dilini keşfedip, zaman zaman imaj değişikliği de yaparak ona göre davranış sergilemeniz gerekir. Yoksa evliliğiniz mekanik ilişkilerin sürdüğü limitet şirketine dönüşür. Sevgi dilleri konusunda Gary Chapman tarafından yazılmış “Beş Sevgi Dili” adlı eseri de mutlaka okuyun.

8.Sevincinizi ve tüm mutluluk kaynaklarınızı eşinizle paylaşın. Hatta diyaloğunuz, sevincinizle sınırlı kalmasın. Mutsuzluklarınızı, hayal kırıklıklarınızı, dertlerinizi, hiddetlerinizi de eşinizle paylaşmaktan çekinmeyin.

9.Aile içi problemlerinize kimseyi ortak etmeyin. Ailelerinizi bile karıştırmayın. Birbirinizi en iyi siz tanıyorsunuz. Bu itibarla en iyi çözüm sizdedir. Problemlerinizi baş başa vererek çözün. Başınız sıkıştığı zaman ailenize koşma yerine, onların varlığından güç alıp eşinizle birlikte kendi çözümünüzü üretin. Aileler son çare olarak görülmelidir. Her sıkıştığınızda onlara giderseniz, onları git gide size daha çok karışmaya yönlendirmiş ve böylece kendi sonunuzu ellerinizle hazırlamış olursunuz. Tartışmalarınızda hakem, Kur’an ve onun ete kemiğe bürünmüş “Yürüyen Kur’an” olan Ulu Önderimiz Peygamberimiz (sav)’in Sünneti olursa, işte o zaman eviniz “Dârü’s Selam” olur.

10.Özellikle mazbut insanlar için aile ortamı çok önemlidir. Çünkü başka hayatları yoktur. Kaçamak yaşamazlar. Bu itibarla mazbut insanlar için aile, hem eğlenme yeridir, hem de dinlenme yeridir, hem de öğrenme yeri… Öyleyse Allah’ın huzur yeri ilan ettiği, dünyadaki cennetimiz olması gereken evimizin huzurunu bozacak davranışlar sergilemeyelim. Yuvayı dişi kuş yapacağı için bu ortamları oluşturmak da daha çok kadınlarımıza düşmektedir. Elbette erkeklerimiz de üzerine düşeni yapacaklardır, yapmalıdırlar.

Son söz: Elimizde bir ailemiz kaldı. Ailemiz bizim son kalemiz ve okçular tepemizdir. Bütün mukaddeslerimiz bombardımana tâbi... İsveçli Profesör Guston: “Türk milletinin aile hayatını elinden alırsanız, geriye pek bir şey kalmaz” demiş ve de doğru söylemiştir. İnancımızı doğru dürüst yaşayabileceğimiz, mutluluğumuzu ve üzüntümüzü paylaşacağımız ailemiz de elimizden alınırsa, daha doğrusu onu da biz berhava edersek, elimizde neyimiz kalır? İyice düşünelim ve aile birliğimizi bozabilecek hiçbir davranışa fırsat vermeyelim. Allah, yuvanızdaki mutluluğunuzu daim eylesin. Ağzınızın tadını bozmasın. Mutlu olun, mutlu kalın.