Dünya eskisi gibi olmayacak… Normalimiz bile artık “normal” değil. Doğal mı, sanayi üretimi mi daha bilinemeyen bir virüs birçok şeyi değiştirmiş gibi görünüyor. Yeni bir çağ olur mu bilmem ama yeni bir dünya düzeni bir virüsün çıkması ile start almış olacak.
Esasen dünya için büyük dönüşümler ve değişimler, tüm dünyada ses getiren günümüz deyimiyle sansasyonel bir olayla tarihlenirler. Sanayi Devrimi, Fransız İhtilali ve İstanbul’un Fethi gibi. Bu vakıalar bir günde olup bitmiş ve diğer gün yeni bir düzen kurmuş değildir. Öncesi ve sonrası ile uzun yıllara tesir ve teşmil eden tarihi ve sosyal bir süreçtir.
İki binli yıllar teknolojinin, dijital ve sanal dünya oluşturmadaki rolünü hissettirdiği yıllar olarak kalacak hafızalarda. Milenyum ismini koyanlar boşuna bu kavramı kullanmadılar elbet. 21. Yüzyıl sanal gerçekliğin, yapay zekanın, kripto paranın, hologram görüntülerin, robot savaşçıların elleri üzerinde inşa edilecek. Bu süreç başlamıştı ve Covid-19 belki de bu sürecin tarihsel başlangıç ismi olacak.
Büyük bir ustalıkla ve ince ayrıntılarla örülmüş bir planın nesneleri olmuştuk çoktan. Hazırlıklar çok iyi yürütüldü, insanlık dönüşüm için kodlandı, akıllı telefonlar ve sosyal medya belki de bu hazırlık aşamasının en önemli ulaşım aracıydı. Nitekim dijital çağ…
İki binli yıllar dijital yerli ve dijital yabancı olarak iki nesli yaratmıştı çoktan. Cep telefonsuz bir dünyanın varlığından habersiz çocuklar ve o çocukların yetiştirdiği büyükler. Teknolojiyi bilen çocuklar bu dünyaya yabancı dedelerini eğitip öğretiyor değil mi? Bu iki nesil “olmazsa olmaz” dedikleri bir dijital çağın vatandaşları olmak için hazırdı artık. Sonrası bu çağın dili ve kavramları; yapay zekâ, büyük veri, bulut depolama ve diğerleri…
Algılarımız, alışkanlıklarımız değişecek. Gündelik yaşantımız dijital çağa ayak uyduracak. Alışverişimiz, eğitimimiz, tedavimiz ekranlar vasıtası ile uzaktan uzağa yapılacak. İki binli yıllardan sonra doğanlar buna çoktan hazır ve hatta çoğu şu yazıyı çok da hoş karşılamayacak. Belki de haklılar, ne zararı var değil mi oturduğun yerden, tuşlar ve ekranlar vasıtası ile bir hayatı yaşamanın? Oysa dijital çağ bu kadar basit ve kolay değil.
Dijital dünyayı kurgulayıp hazırlayanlar, bu yeni dünya düzenini keyif olsun diye planlamış olamazlar herhalde. Kendi çıkar ve yararlarına olmayacak bir şeyin peşinde bu kadar koşmuş değillerdir. Misal, kripto parayı kullanıma sokanlar bu paranın gücünü de kendileri belirleyeceklerdir. Şimdi kalkıp dese bir firma; “Artık Türk Lirası ile değil, Dolar da değil Euro da değil, dijital para ile ödeme kabul ediyorum” dese ve şu anki paranın değerini de kendi belirlese durum nereye varacaktır?
Paradan bahsetmişken; baksanıza “dijital oyundan” para bile kazanmaya başladık. Bilgisayar oyunları üreten bir firma hem de milyon dolar diye ifade edilen ekonomide elit sınıf olarak kabul edilen uluslararası bir satış yaptı. Şimdi ülke olarak buna sevindik, alkış yaptık, övündük. Bu işten kazançlı kim çıktı bir kenara bırakıp şu cümleyi yeniden kuralım; “Hedefi, insanları ekran başında ne kadar çok tutabilirim olan bir şirketi ve yazdığı oyunları yabancı bir firma alıyor.” Buna sevinmeli mi üzülmeli mi kestiremiyorum doğrusu. Velhasıl oyun sanal para gerçek.
Dijital çağ çok şeyi değiştiriyor ama paraya olan düşkünlüğü değil.