Ana muhalefet partileri vaktiyle Türkiye’nin siyasetinde eksen kayması tezini öne sürerek bu görüşlerini ülkenin yönetimsel olarak demokrasiden çıkıp feodaliter bir rejime evrildiğini söylemekten asla geri durmadılar ve Türkiye’nin bir uçuruma yuvarlandığını öne sürerek bu tezleri Avrupa ve Amerika’dan gelen medya desteği ile ateşli bir şekilde savundular. Son yıllarda tüm dünya da ortaya çıkan ekonomik ve sosyal gerilimlere yapılan yorumlarda dünyanın yeni bir düzene doğru evrildiğini ve güç merkezlerinin özellikle doğuya doğru bir kayma olarak kendini gösterdiğini belirtmekte ve Türkiye’nin bu güç merkezlerinden biri olacağını öngörmeye başladığını görmekteyiz.
Türkiye uzun yıllardan bu zamana kadar kendini batıya kabul ettirmek ve konumunu ona göre şekillendirmek istemesine karşılık Batı tarafından küstürmeden oyalama taktikleri ile sürekli kapıda bekletilen bir ülke olmaktan öteye gidememiştir. Natoya olan üyeliği ise hava savunma sistemlerine ihtiyaç hasıl olduğunda ve özellikle 15 temmuz hain darbesi sonrası Nato ile ilişkilerini ince eleyip sık dokuyarak gerektiğinde hayır veya evet diyerek ülke menfaatlerini ön plana çıkarması ile bu günlere gelmiştir. Özellikle temmuz darbe girişiminden sonra dış ticarette hem ekonomik hem askeri seçenekleri kendi menfaatleri doğrultusunda şekillendirerek bağımsız hareket edebilme yeteneğini ön plana çıkarmaya başlamış bir ülke olduk, Amerika’nın tüm engellemelerine rağmen S-400 hava savunma sistemlerini Rusya’dan alarak kendi menfaatlerini ön plana çıkarmayı bilmiştir. Bu dönemde hatırlayın muhalefet partileri S 400 leri kullanmayacaklar aktif hale getirmeyecekler gibi söylemler ile Türkiye’nin batıdan ayrıştığını öne sürmekten geri kalmadılar. Özellikle ana muhalefetin eksen kaymasına örnek olarak gösterilen dış politikalar da İran, Rusya, Çin, Libya, Suriye, Hindistan, Pakistan, Azerbaycan ve daha bir çok ülkeler özelinde yapılan politikaları ana muhalefetin karşı çıktığı önemli argümanları idi. Çünkü Türkiye yönünü batıya değil doğuya dönmüştü. Özellikle 2016 yılında Türkiye’nin ticaret yaptığı ülkelere yerel para birimi ile ticaret önerisi belki o zamanlar yeterli ilgiyi görmese de şimdiler de batının ambargo veya baskısından kurtulmaya çalışan Rusya gibi ülkeler bu tezi uygulamayı düşünmeye başladıklarını görmekteyiz. Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’ın uzun yıllardır dile getirdiği ülkeler arası ticarette dolar yerine yerel para birimleri kullanalım çağrısı yaptığı 2016 dan günümüze dünya enerji ve ekonomik güç merkezleri Hindistan Çin ve Rusya gibi doğuda bulunan ülkelere kayması birkaç ülke hariç batının sadece sömürge ekonomisine sahip olduğunu ve Rusya’nın Ukrayna işgaline verdikleri cılız tepki ile tüm dünyaya batının ne kadar çaresiz olduğunu göstermeye yetmiştir. Rusya Ukrayna savaşı başladıktan sonra dünyada Rusya’ya ambargo uygulayan ülkeler veya uygulamayan ülkeler olarak kesin bir ayrımdan söz edilmesine karşılık özellikle avrupanın içine düştüğü enerji arzının hemen büyük çoğunluğu Rusya’ya bağımlılık olduğunu unutmamak gerekir. Rusya devlet başkanı Putin Doğal gaz ve petrol ödemelerini Ruble cinsinden yapılmasını söyleyerek dolar cinsi alışverişlerin geçerli olmadığını söylemesinin ardından Çin Hindistan veya Pakistan gibi ülkelerle yapılan anlaşmalarda yerel para birimi kullanılması Amerikan dolarının hükümranlığının bitmeye başladığını göstermektedir.
Ekonomik siyasi ve askeri alanlarda Rusya ile bağını koparmayan, Batının uzun yıllardır kapısında beklettiği ve Nato üyesi tek ülkenin Türkiye olması özellikle batılı devletlerin son aylarda Türkiye ziyaretleri önem arz etmektedir çünkü Rusya ile görüşebilen tek lider Erdoğan ve Türkiyedir. Türkiye’nin savaş başladığı günlerde ne Rusya’dan vazgeçerim ne Ukrayna’dan vazgeçerim stratejisi olumlu sonuç vererek batının ve doğunu yükselen bir yıldız ülke olmaya aday olduğunu göstermektedir. Yeni dünya düzeninde güçlü devlet olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Türkiye’nin önünde tek engel artan petrol fiyatları ve yükselen enflasyon olarak iç ekonomik çalkalanmalar gösterilmektedir. Ne diyelim bu yıl önemli bir yıl olacak ya dünya güç merkezi bir Türkiye veya eskiden olduğu gibi enflasyonla mücadele eden üçüncü dünya ülkesi bir Türkiye bekleyip göreceğiz. Kalın sağlıcakla.