Türkiye’nin bütün kurumlarıyla birlikte değişme, dönüşüme girdiği bir dönemde yerel basında da mutlaka önemli değişiklikler olacaktır. Kullanılan yeni teknolojiye uyum sağlayan, kurumlarla daha düzeyli ilişki kurabilen, gazetecinin en önemli görevinin vatandaşın sorunlarını dile getirip, çözüm bulunmasına katkı sağlamak olduğunu unutmayan, ulusal basınının etkisinden uzaklaşıp, kendi özgünlüğünü sağlayan gazete ve gazeteciler yeni dönemde ayakta kalacaklardır. Diğerlerinin varlığı ise ancak yerel basının bitmesine neden olur…
Konya ölçeğinden konuşursak son on yıllık süreçte yerel basınımızda önemli değişimler oldu. Her şeyden önce çıkarılan gazete sayısı neredeyse iki katı arttı. Peki, okunma oranları aynı şekilde arttı mı? İşte meselenin can alıcı noktası burası. İnternet haberciliğinin gelişmesi ile birlikte yerel gazetelerimizin büyük bir kısmı da internete ağırlık verdi. Gerçekten içlerinde çok başarılı örneklerde var. Fakat bizim asıl işimiz gazete. İnternet haberciliği en fazla iki-üç kişiyle bile yapılabilir. Birkaç ajans aboneliği ve ulusal basından tırtıklanan haberlerle rahatlıkla site yönetilebilir. Olta başlıklı, aç, aç, tarzı haberlerle tıkı bol, kârlı bir site yapılır. Ortaya çıkan şeye gazetecilik denir mi?
Amacım internet haberciliği tu kaka deyip, burun kıvırmak değil. Bizim asıl işimiz gazetecilik. Düzgün bir gazete hazırladığımız zaman aynı şekilde bunun karşılığını internet ortamında da alırız. Yoksa internet haberciliğinde bu kadar yerel site barınamaz. Ulusal siteler zaten yerel haber bölümleri yapıyorlar, her şehirde en fazla iki-üç site ortalama bir tıklanma oranı elde eder, diğerleri kapanmak zorunda kalır. Yani yerel basını bitirirsek, internet ortamının da bile biteriz. İşsiz kalacak alaylı ya da fakülteli fark etmez arkadaşlarımızı saymıyorum bile…
Ulusal basının yaşadığı oto sansürün küçük ölçekte benzerini yerel basınımızda yaşamakta. Bugün gazetelerimizin bir kısmı verdikleri ilan-reklamları keserler diye belediyelerin aleyhinde haber yapmıyor, yazı yazmıyorlar. Yani en önemli işleri olan vatandaşın sesi olma vazifesinden ticari sebeplerden kaçıyorlar. Sonrasında ise ortaya çıkan şeye pek gazete denemiyor. İnsanların yerel gazete almamalarının en önemli sebebi kendi sorunlarını gazete sayfalarında görememeleri. Şimdi herkesi aynı kefeye koymayalım, işini düzgün yapan az da olsa gazeteciyi ayrı tutalım. Bizim derdimiz gazeteciliği esnaflıkla karıştıranlar. Onlar kim mi? Onlar kendilerini çok iyi biliyor…
İçinde eleştiri olmayan, belediye ya da diğer kamu kurumlarının hatalarına yer vermeyen gazetelerde, daha çok üçüncü sayfa haberleri, az ulusal haber, biraz Konyaspor ve çokça belediye bülteni. Eleştiri derken de ukala tipleri kastetmiyorum. Sırf kendi egosunu tatmin etmek için yazıp çizen, “Geçen gün belediyeye bir çakmışım, okudun mu abi haberimi/yazımı” diye ortalıkta dolaşan kendisini gazeteci sanan tiplerde maalesef içimizdeler…
Bir gazetenin başarısı, gazetenin okurun elinde kaldığı süreyle ölçülür. Gazete sahipleri, yöneticileri kendi gazetelerini okuyucu gözüyle bir ellerine alıp baksınlar. Kaç tane haber ilgilerini çekecek, kaç köşe yazısını okuyacaklar? Çoğu gazete ajanslardan, belediyelerin basın bültenlerinden gelen haberlerin başlığını bile değiştirmeden olduğu gibi sayfaya koyuyor. Çünkü bu işlerle uğraşacak yeterince çalışanı yok. Her gün çıkacak ortalama 16 sayfa bir şekilde dolsun da nasıl dolarsa dolsun.
Bu noktada başta belediyeler olmak üzere diğer kamu kuruluşlarına da önemli görevler düşüyor. Ellerindeki ilan-reklam gücünü gazeteler üzerinde baskı aracı olarak kullandıklarında asıl kaybedenin kendileri olacağının farkında değiller. Gazetelerde halkın sorunlarına yer verilmiyor diye, yapılan haber ve köşe yazılarında başkan ve müdürler sürekli övülüyor diye o sorunlar gerçekten ortadan kalkmıyor. Vatandaş da bu sefer CİMER vb. yerlere şikâyetlerini yazıyor, seçim zamanı gelince de yöneticilere gereken cevabı veriyor.
Niyetim ukalalık yapmak, gazetecilik üzerine ahkâm kesip, ders vermek falan değil. Sadece dertleşmek, herkesin her gün gördüğü şeyin fotoğrafını çekmek. Kararı gazete sahipleri, yöneticileri ve reklam verenler verecek. Bu kafayla gidersek el birliği ile yerel basını öldürürüz. Yapılması gereken biraz cesaret, eleştiri kültüründen nasibini alma ve farklı şeyler deneyebilecek vizyona sahip olmaktır…