Geride bıraktığımız sezonda Atiker Konyaspor’la ilgili olumlu ve olumsuz anlamda çok farklı hikâyeler yazabilirdik. Avrupa liginde başarılı olamasak da belli bir tecrübe kazandık. Türkiye Kupası ve lige aynı derecede ağırlık veremediğimizden lig yarışında geride kaldık. Fakat Türkiye Kupasını kazanarak karmaşık bir ruh halinde olduğumuz bir sezonu mutlu bir sonla bitirmiş olduk. Bize de olumlu bir hikâye yazmak düştü.
Aslında Konyaspor’da birinci lige düştüğümüz yıl ve peşine transfer yasağının da gelmesiyle yönetim anlamında bir mantalite değişikliğine gidilmişti. Alt yapıdan futbolcular, maliyeti uygun transferler, kimsenin ismini bile daha önce duymadığı ama büyük bir kısmı takıma yararlı olan yabancı futbolcular… Geçirilen zor günlerde taraftarın takımı ayrı bir şekilde sahiplenmesiyle takım farklı bir ruh haline bürünmüştü. Yeni stadın yapılması Konyaspor’un çehresini değiştirirken hedeflerinde büyümesini sağladı. Takımın başına Aykut hocanın da geçmesiyle oluşturan temelin üzerine yeni dönemin inşaatı başlamış oldu.
Yeni dönemin hedefleri ligde asansör takım kimliğinden kurtulup, belli bir seviyeye gelmiş takım oluşturmak, yeni statta Avrupa’da mücadele etmek ve nihayetinde de bu projelerin sonunda bir kupa kazanmaktı. Aykut hocanın önderliğinde bu saydığımız maddeler sabrederek adım adım gerçekleşti. Futbolda hedef elbette bitmez. Yeni hedefimizde yüzüncü yılında şampiyon olacak ya da en azından son ana kadar şampiyonluğu kovalayabilecek bir takım oluşturmaktır. Üç yıl önce bu günlerin hayalini bile kuramazdık, beş sene sonra neden şampiyonluk olmasın?
Gerek yönetim, gerekse de taraftar Aykut hocayı eşine az rastlanır bir şekilde uğurladı. Herkesin dileği bir gün yolumuzu tekrar kesişmesi oldu.Aykut hocanın ardından oluşacak yeni teknik ekibin işi gerçekten zor olacaktı. Bu geçiş döneminin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi noktasında Mustafa Reşit Akçay ismi isabetli oldu. Reşit Akçay, tecrübesiyle Konyaspor’un yeniden fetret devrine girmeden istikrarlı bir şekilde hedeflerine ulaşması noktasında katkı sağlayacaktır.Yeni hoca elbette takım yapısında ve oyun sisteminde ufak tefek değişiklikler yapacaktır. Baktığımız zaman Konyaspor’un iskelet kadrosu kaliteli. Çok sayıda transfer yapmak yerine mümkün olduğunca az fire ile iskeleti muhafaza etmek daha akıllıca olacaktır. Başta Bajic olmak üzere Ömer Ali, Skubic, Vukovic vb. oyunculara önemliteklifler var. Yeni sezonda Avrupa’da doğrudan mücadele edeceğimizde göz önünde bulundurularak bu oyuncularla şartları iyileştirilmiş yeni sözleşmeler yapmalıyız. Yıllardır aynı şeyi söylerim; yabancı transfer sırf transfer yapıldı denilsin diye yapılmalı, doğrudan ilk on birde oynayabilecek kalitede oyuncular alınmalıdır. Yabancı futbolcu sayısının neredeyse sınırsız hale getirilmesiyle maalesef kulüplerimiz ortaya karışık 3-5 tane alalım, tutmayanları göndeririz düşüncesine girdiler. Konyaspor’da ilk önce bu sezon yeterince verim alamadığı yabancı oyuncularla yollarını ayırmalı.
Kadroda gidecek-kalacak futbolcuların belirlenmesinin ardından takımın vizyonuna, şehrin ruhuna uyum sağlayabilecek nokta transferle takım güçlendirilmeli. Konyaspor yönetimi yaşanan acı tecrübelerden sonra son 3-4 yıldır transfer konusunda takdir edilecek bir seviyeye geldi. Ligin kaşarlanmış isimleri, dört büyüklerin kadrolarında düşünmediği futbolculardan daha çok yaldızsız, etiketi olmayan ama faydalı isimlerle anlaşılmaya başlandı. İnşallah yeni sezonda da bu mantığımız devam eder. Yıldız, marka futbolcu takıntısı yüzünden bütçemizi zorlayıp, takımada katkı sağlamayacak isimler alınmaz.
Aykut hocanın ardından yeni bir dönem başlıyor. En büyük dileğimiz uyum sürecinin en kısa sürede atlatılıp, Konyaspor’un seviye kaybı yaşamadan, daha da üstüne koyarak şampiyonluk hedefine adım adım yaklaşan takım kimliğini kaybetmemesidir. Futbolcular-yönetim-taraftar ilişkisine yeni hocamızda uyum sağlarsa