7 Ekim’den bu yana Filistin’e destek amacıyla Kızıldeniz’de İsrail’le bağlantılı gemileri hedef alan Husiler, İsrail ve şürekâsının ekonomilerine ciddi anlamda darbe üstüne darbe vurmaktadır. Bu sebeple Husiler ya da Ensarullah hareketi, ABD ve İngiltere’nin Yemen’e saldırılarıyla tekrar dünya gündemine taşındı. Husiler hakkında okuyucularımızı bilgilendirmek için “Yemen’de Husiler” başlıklı makalemizi kaleme almış bulunuyoruz.
Yemen'in kuzeyindeki Amran vilayetine bağlı Hûs şehrine nisbet edilen Hûsîler, Sa’da kentinin kuzeybatısındaki Dahyân köyünde yerleşik olan ve soyları Hz. Peygamber’e dayandığı iddia edilen bir seyyid ailesine mensupturlar. Şia’nın Zeydiyye koluna bağlı olan Hûsîler, içlerinden çıkardıkları âlimler ile temayüz etmişlerdir. Bunlara Ensarullah hareketi de denmektedir. Grubun sloganı; "Allah Büyüktür, İsrail'e ölüm, Amerika'ya ölüm, Siyonizm'e Lanet, Zafer İslam'ındir. Bu slogan Husi bayraklarında yer alır. Husi Ensarullah hereketinin 7.000-30.000 arası silahlı savaşçısı ve binlerce sivil destekçisi vardır
1956 doğumlu Hüseyin el-Hûsî, Yemen Hûsî hareketinin kurucusudur. Hüseyin, San’a Üniversitesi’nde hukuk okumuş, 1993-1997 yılları arasında Hizbü’l-Hakk’ın, Sa’de milletvekili olarak parlamentoda temsil etmiş ve 1997-1999 arasında Hartum’da Hukuk alanında yüksek lisans derecesi almıştır. 2000’li yılların başında kendisine bağlı olanlarla birlikte Mü’min Gençler (Şebab) teşkilatından ayrılmaları sonrasında, Sa’da’de verdiği konferanslar ve yaptığı vaazlar vasıtasıyla önemli bir takipçi kitlesine ulaşmıştır.
2004’deki Hûsî isyanı da bu topluluğun girişimiyle başlatılmış ve Hüseyin el-Hûsî, 2004 yılında Yemen Ordusuyla girdiği silahlı çatışmada hayatını kaybetmiştir. Bu olay Husi Ensarullah hareketi için çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. Hüseyin el-Husi’nin ardından hareketin liderliği babası Bedreddin’e ve 2006 yılında da kardeşi Abdulmelik el-Hûsî’ye geçmiştir. Hüseyin el-Hûsî’nin kardeşi olan Yahya el-Hûsî ise şu anda yurtdışında olup hareketin uluslararası sözcülüğünü yürütmektedir.
Hükümet güçleriyle Hûsîler arasındaki sıcak çatışmalar 2004 yılı Ocak ayında başlar ve beş ayrı ateşkesle verilen fasılalarla 2010 Şubat'ına kadar devam eder. Çatışmaların ilk safhasında Hüseyin el-Hûsî ve arkadaşları 2004 yılı Eylül ayında bir mağarada sıkıştırılır ve ağır ateş sonucu Hüseyin el-Hûsî ve beraberindekiler hayatlarını kaybederler.
Hükümet güçlerinin kanlı müdahaleleri karşısında Bekil ile Havlan b. Amr kabileleri mensuplarının Hûsîler tarafına geçmesi neticesinde savaş kendiliğinden büyür ve bu kabileci unsurlar da kendilerini Hûsîler olarak tanıtmaya başlarlar. Savaşın son safhasında Suudi Arabistan'ın fiilen çatışmalara girmesiyle birlikte Hûsî isyanı, uluslararası bir sorun haline gelir.
Hûsîler siyasi yönü bulunan dini bir harekettir. Önceleri Zeydiyye mezhebinin fanatik bir bağlısı olan Husiler, İran’ın etkisiyle sünni anlayışa yakın olan Zeydiyye mezhebinin görüşlerinden uzaklaşarak Şia’nın İsnaaşeriyye kolundaki imamet düşüncesini savunur hale gelirler. Zaten bu hareket Yemen’de Zeydiyye mezhebinin İsnaaşeriyye’ye en yakın kolu olan Carûdîler’in arasından çıkmıştır. Hareket ve Yemen hükümeti arasında uzun süren anlaşmazlıklar ve çatışmalar meydana gelmiş, nihayetinde Hûsîler bir darbe ile San’a’da yönetime fiilen el koyarak Yemen’in geleceği noktasında kaotik bir ortamın ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır.
Hûsîlerin dini inanışlarında imamet anlayışı önemli bir yer tutmaktadır. Bu anlayışa göre, Hz. Ali’nin vasiyeti gereği Müslümanların idaresi ve velayeti, Ehl-i beytten olan kişiler tarafından yürütülmelidir. Halifelik nasıl ki 1400 yıl önce Hz. Ali’nin bir hakkı idiyse bugün de Müslümanların idaresi Ehl-i beytten onun temsilcileri vasıtasıyla yürütülmelidir. Hûsîler bu manada Hüseyin Bedreddin el-Hûsî’nin asrımızda Allah’ın bir hücceti olduğuna inanmakta ve onun velayetinin kabulü hususunda taraftarlarından biat almaktadırlar.
Hûsîlerin akidesinde diğer şii fırkalarda olduğu gibi Mehdî inancı önemli bir yere sahiptir. Hûsîler bu hususta İranlı müellif Ali el-Küranî’nin “Asru’z-zuhur” isimli kitabına özel bir önem atfetmektedirler. Zira müellif kitabında Mehdî’nin gelmesini hazırlayan olaylarda Yemen’in rolü bağlamında müstakil bir bölüm ayırmıştır. Bu bölümün başlığı şu şekildedir: “Mehdî’nin gelişini müjdeleyen Yemen İslam Devrimi.” Müellif kitabında bu devrimin liderinin isim, doğum yeri, soyu vb. gibi ayrıntılı bilgileri zikretmektedir. Burada Hûsîlerin akide ve inanç bakımından İran’ın resmi mezhebi olan İsnaaşeriyye (imamiyye) mezhebinden etkilendikleri görülmektedir.
Zeydiyye mezhebi, Hz. Ali’yi en faziletli imam olarak kabul etmiş olsa da Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer’in hilafetlerini sahih hilafetler olarak tanımıştır. İran ve Lübnan imamiyye fırkasının etkileriyle hûsîlerin akidesinde derin değişimler yaşanmıştır. İtikadi açıdan değişime uğratılan Hûsîlerin akidesine göre, İslam ümmetinin başına gelen sıkıntıların baş sorumluları Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve sahabe-i kiramdan birçok önemli şahsiyet görülmeye başlanmıştır. Bu nedenle geçmişinden kopuk ve imamiyyenin etkisinde kalan İran destekli günümüz Hûsîleri, sahabe-i kiram hakkında birtakım çirkin iftiralarda bulunmakta ve kötü sözler söylemekten çekinmemektedirler.
Hûsîlerin inancında Gadir-i Hum gününde kutlamalarda bulunmanın da önemli bir yeri bulunmaktadır. Hûsîler Zilhicce ayının 18. günü fecirden sonra seslerini yükseltme, silahlarla atış yapma ve kasideler söyleme gibi çeşitli etkinliklerle bu günü kutlarlar. Onlara göre bu günde Hz. Peygamber (a.s) Hz. Ali’yi imam olarak bütün insanlar için belirlemiştir. Sünni anlayış böyle düşünmez.
Sonuç olarak, Hûsîlerin inanç sistemleri ve hareket metotları incelendiğinde İsnaaşeriyye mezhebinden ve özellikle devrim sonrası İran’dan açık bir şekilde etkilendikleri görülmektedir. Zira inanç olarak ön plana çıkardıkları hususlarla siyasi söylemleri ve eylemleri İran’ın çıkarları ile paralellik arz etmektedir. İran’ın her türlü desteği verdiği Husiler, şu anda Yemen’in başkenti San’a da egemendirler. Bilindiği gibi Zeydi olan eski Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih de Husiler tarafından öldürülmüştür. Yemen’de vekalet savaşlarının İran adına temsilcisi ve yürütücüsü Husilerdir. Gelişmeler, Hûsiler üzerinde daha çok konuşulacağını göstermektedir.