Ankara’da takipteyim. Kim kiminle nerede ne yapıyor?
Ben size söyleyeyim. Adaylıkların şifreleri, ya Ankara’da ya da İstanbul’da.
Bu yüzden kimin kiminle nerede görüştüğü ve ne konuştuğu önemli.
Görüşmelerin yeri ve görüşme sırasında yapılan etkinlik ehemmiyet taşıyor.
Misal birisiyle görüşüyorsunuz. Sizi makamında kabul etti. Oturdunuz, sohbet ettiniz. Kafanızdaki hususu aktardınız, vesaire. Bu görüşme sınırlı bir hukukun göstergesidir. Zira makamda yapılan görüşmeler samimiyet içermez. Bana göre tabi.
Ancak, diyelim Konya’dan geldiniz Ankara’ya. Bilmem ne genel müdürüyle görüşmek istediniz. Geçmişten tanışıyorsunuz. Makama gittiniz. Adam dedi ki bırakmam. Yemek yiyeceğiz, sizi yemeğe götüreceğim. Aaa, bakın bu hukuk iyi. Bu samimiyetin göstergesi.
“Ya görüşeceğiniz adam yoğunsa?” Başbakan’dan daha yoğun bir adam tanımıyorum. O bile dostlarına vakit ayırıyorsa geri kalanı Kıyl-u Kal, yani teferruat. Herkes herkese vakit ayırabilir.
Peki, ya muhabbet yemeğin ötesine geçerse?
Bu günlerde malum nargile moda. Başbakan her ne kadar tütünle ilgili sert önlemler alsa da, bu nargile furyasının önüne geçilemiyor. İşte bu görüşme birde nargilecide ise bu samimiyetin de ötesindedir.
Biraz uzun girizgah oldu. Neden yaptım?..
Ben Ankara’da mekan mekan gezerim. Bu geziler sırasında bazen ilginç ayrıntılara takılabiliyor gözüm.
Geride bıraktığımız hafta, hadi bu akşamda ev yemekleri yiyelim diye, Çiçek Lokantasına gittik. Bu bahsettiğim lokanta, Ankara’da Tarihi Çiçek Lokantası diye bilinir. Mekân yenidir ama adı tarihi… Genelde ev yemekleri, daha doğrusu sulu yemekler vardır. Hani etten, kebaptan sıkılınca gidilesi bir yer. Birde benim gibi perhizdeyseniz mecburen gidersiniz.
Yemek sırasında etrafıma bakmak alışkanlıktır bende. İşte öyle etrafa bakarken tanıdık var mı diye, kafamı çevirdiğimde Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’u gördüm.
Ortada oturmuyorlardı tabi. Özel VİP odaların birinden çıkıyordu. Merak edip odaklandım. Sonrasında Şeref Malkoç’u gördüm. Üçüncü gördüğüm isim ise beni iyice meraklandırdı. Teoman Rıza Güneri…
Aslında bu üç ismin yan yana gelmesi olağan dışı bir durum değil. Ancak zaman yerel seçimlere yakın bir zaman, görüşülen kişi Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, görüşende Konya’nın önemli siyasi simalarından birisi olunca insan merak ediyor doğrusu.
Gidip konuşmak yakışıksız kaçar tabi. Ancak merak etmekle kaldık o an. Yazıyı yazarken Teoman Rıza Güneri Bey’i cebinden aradım. Telefonu sürekli meşguldü. Ancak sonrasında nezaket gösterdi ve kendisi beni aradı.
Yekten sordum: Sayın Bakanım; “geçen hafta sizi Çiçek lokantasında Numan Bey’le yemek yerken gördüm. Bir anlam çıkartayım mı?”
- Murat Beycim, Ak Parti’yle birleşme sürecinde ne bir talebim oldu, nede bir beklentim. Bu zaman zarfında çocuklarımla ve ailemle ilgileneceğim. Bunu Numan Bey’e de söyledim. Bu yüzden düşündüğünüz gibi bir adaylık çalışmam söz konusu değil.
Aslında uzun sayılabilecek bir konuşmaydı. Ama Sayın Güneri’nin verdiği yanıtın özeti bu.
Aklıma geldi, yine sordum: Konyaspor maçında kendisini tribünde gördüğümü, en son bakanken bir maça gittiğini hatırladığımı söyledim.
Fenerbahçe – Konyaspor maçıydı. O hafta birkaç düğün olduğu için Konya’da bulunduğunu, oğlu da ısrar edince maça gittiğini söyledi.
Hatta bazı gazetecilerden yana sitemde etti.
Peki, siz aday değilsiniz, ya Başbakan görev verirse, diye devam ettim.
Murat Bey’cim bir sürü aday varken neden Başbakan istemeyen bir insana görev versin. Doğrusu böyle bir beklentimde yok dedi.
Nezaketi için kendisine teşekkür ettim. Telefonu kapattık.
Evet. Yemeğin gündeminde yerel seçim var mıydı bilmiyorum? Kısa söyleşimizin ana hatları böyle Sayın Güneri’yle.
Sayın Güneri gibi isimler, özellikle konu belediye başkanlığıysa, zaten aday adayı olmazlar.
Numan Bey Başbakan’a konuyu bir müsait anını yakalar, aktarır. Başbakan eğer, “çok iyi olur” derse formaliteden aday adayı olunur. Ama ışık görünmezse aday adaylığının hiç mevzusu bile edilmez.
Bu yemeğin şifresini çözemedim. Ancak Numan Bey Konya’yla ilgili bir girişim yaparsa herhalde duyarım. Takip etmeye devam…