Yel değirmenleri ile savaştır bizimkisi...

Şenol Metin

2015 Kasımında ilk kongremizi yaptıktan sonra 2016-2017 yılı boyunca yoğun bir çalışmanın içinde olduk. Çalıştaylarla, ortak aklı arayan çalışmalar ile akademinin sorunlarını geniş katılımlı birliktelikler ile tespit etmeye ve bunların çözümü için ne yapabiliriz? Sorusuna cevap aradık. 2017 yılından itibaren de bu sahadan edindiğimiz bilgi birikimini kamuoyuna transfer etmeye başladık. Geldiğimiz nokta akademinin en önemli sorununun bir hayalet örgüt olan ‘Akademik Klanlar’ olduğunu gördük. Akademinin çok küçük bir bölümü olmasına rağmen örgütlü azınlık Akademik Klanlar üzerine bir farkındalık üretmeye, kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştık. Türkiye’nin normalleşmesinde, vesayetin tasfiyesinde hep kritik rol almış olan Eğitim-Bir-Sen’e  yakışır bir hassasiyetle yaptığımız çalışmalar sonrasında  Bir hayalet örgüt olarak, bir zihniyet ve çalışma biçimi olarak tanımladığımız  Akademik Klanlara dair;

Cumhurbaşkanımız da,  ‘Bunların varoluş gayesi  akademik tekamül değil, akademik klanların tetikçiliği yapmaktır.’ Tespitinde bulundu.  Bu tespit ile ‘Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler.’ Hikmetine bir kez daha ram olduk.

Evet, Akademik Klan tasfiye edilmediği sürece akademimizin bilim üretme kapasitesi hep sınırlı kalacaktır. Nasıl Ordu içindeki FETÖ'cüler tasfiye olunca Ordumuzun operasyon kabiliyeti arttı,  Aynı şekilde Akademik Klan tasfiye edilince akademimizin bilim üretme kapasitesi artacaktır. Askeri vesayeti, yargı vesayetini tasfiye eden Türkiye'nin akademik vesayeti tasfiye edememesi büyük risktir. Nitekim bu riskin büyüklüğünü geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Üniversitesine rektör atamasını bahane ederek yeni bir Gezi Kalkışmasına yeltenildiğinde gördük.

Akademik Klanlar, 29 Ekim 2016’da rektör seçim sisteminin değişmesi ve atama sisteminin getirilmesi ile büyük darbe aldı. Ancak ardından yapılması gerekenler yapılmadığı için güç kaybetse de kendini yeniden üretmeye devam ediyor.

Klanın tasfiyesi için ne yapılmalı?

İlk ifade etmem gereken husus;

Bilim, çoğulculuğu gerektirir, farklı düşüncelere sabrı tahammülü gerektirir. Birlikte iş yapma kapasitesinin geliştirilmesini gerektirir ve en önemlisi liyakat ister. Peki Klan;

Klan tek tipleştirici bir süreç yürütür. Klan için liyakat önemli değildir, Bizden olması, itaatkar olması yeterlidir. Müntesibi ihsan ile orada bulunduğu hep hisseder. Bu nedenle Klanın liderleri kibir abidesi iken, klanın müntesipleri narsist bir ezikliğin içindedir.

Bu yapıdan da BİLİM çıkmaz, çıksa çıksa MOBBİNG çıkar,

Ve üretilen bilim değil, çatışmadır.

Peki Klanın tasfiyesi için ne yapmalı?

İlk aşamada akademisyen adaylarının belirlendiği, lisansüstü eğitime giriş sınavı merkezileştirilmelidir. Bu neopotizmi de engelleyecektir. Ardından akademiye giriş basamağı olan Araştırma Görevlisi istihdamında kadro tahsisinden yerleştirmeye kadar ki tüm süreçler ÖYP Benzeri bir modelde merkezi bir yapı tarafından kurgulanmalıdır. Yükseköğretim Kurulu Bünyesinde kurulan Kariyer Ofisi iyi bir araç olabilir.

Bir hatırlatma;

ÖYP, çok iyi bir model olmasına rağmen Akademik Klan tarafından FETÖ etiketlenmesi ile itibarsızlaştırılmıştı. 3 yıllık süreçte ÖYP’nin FETÖ’dan ihraç oranı en düşük akademik sınıf olması bile Klanın gerektiğinde ne kadar ahlaksızlaşabileceğini göstermektedir.

İkinci olarak akademik titr üzerine kurulu ve bölüm içinde bitmek bilmeyen husumetleri, kamplaşmaları üreten seçim esaslı Akademik Teşkilat Yönetmeliğinde değişiklik yapılmalı, Ana Bilim Dalı Başkanı ve Bölüm Başkanının seçilmesi sisteminden vazgeçilmeli, Dekan  atamasına benzer bir model benimsenmelidir.

13 Ocak tarihinde Üniversiteler Arası Kurul bir toplantı yaparak 2018 yılında 65’ten 55’e düşürülmüş Doçentlik Dil Puanı Barajını 65’e yükseltilmesi için YÖK’e başvuruda bulunulması kararı aldı. Aynı toplantıda Doçentlik başvurularından 900 TL ücret alınmasını da içeren çalışma yapılması kararı aldı. YÖK’te hemen bir anket düzenleyerek UAK Kararına sayısal gerekçe üretmeye çalıştı. Yazık…

Aklımızla alay edilmesi Size yakışmıyor, Bizi rencide ediyor.

2018'de Dil Puanını 55'e düşürürken hangi bilimsel saikle düşürme kararı aldınız da, Bugün tekrar yükseltmeyi düşünüyorsunuz?

Bu stratejik vizyonsuzluk, öngörüsüzlük değil midir?   

FETÖ Üniversitelerinin vermiş olduğu TOEFL Belgeleri ile Doğu Avrupa ve Türki Cumhuriyetler ağırlıklı sahte Dil belgeleri üzerinde bir çalışma yapmaz iken 55 Dil puanını yetersiz görmek nasıl bir yönetsel, akademik aklın ürünüdür?

Sahte Dil Puanı Belgeleri ile akademide görev yapan akademisyenlerin araştırılması için üniversitelere bir talimat verecek misiniz?

Evet, Yel Değirmenleri ile savaştır Bizimkisi…

Askeri vesayet tasfiye edildi ise, yargısal vesayet tasfiye edildi ise, Akademik Klanlar da tasfiye edilecek. Görün, göreceğiz…