YAZIK OLUYOR YOK OLUYOR

Hakan Bahçeci

Daha bir önceki yazımda söylemiştim, “ayağımızda zincirler olduğu halde özgürüz hissine kapıldık” diye. Attığımız her adım, kazandığımız her kuruş birilerinin hesap defterinde. Yüzyılların hesabını tutuyorlar.

 

Önce yok etmeyi denediler bu milleti, yok saydılar, ezer geçeriz dediler. Kim mi? Hala bu soruyu soruyorsak vay halimize. Baktılar yok olmuyoruz, bozmayı denediler, nifak, fücur, kin nefret derken millet sarılıyor dinine, toprağına alabildiğine.

 

Güçlü olanlar gücünü arttırmak için bozuluyor, zayıf olanlar güçlü olmak için. Kimse kendine dokunulmasını istemiyor. Kurduğu tezgâhı kimse bozdurmak istemiyor. Fakat asıl tezgâhı kuranlar küçük taşeronları zamanında ve yerinde kullanmayı çok iyi öğrenmişler.

 

Hiç kimse ama hiç kimse son yaşadıklarımızın salt bir soruşturma olduğuna inanmıyor artık. Herkes bu süreci nasıl lehime çevirebilirim çabasına girdiğinde bu milleti yıkmak isteyenler kıs kıs gülmeye başlamıştı çoktan. Sosyalinde, ekranında, manşetinde birilerine ağız dolusu hakaretleri saydırmaya başlayanlar ya el avuç ovuşturanların yanındaydı ya ahmaklığın zirvesinde.

 

Kıkırdayarak halimize gülenler, “bakın biz hâlâ buradayız, birinize git diğerinize sen gel” deme gücüne sahibiz mesajını ulaştırmış oluyordu. Eğer onlarla birlikte değilse bakın şu hocanın düştüğe hale. Daha ne yapsın dünya sisteminin sahipleri; lanet okutturuyor, kâfire filan değil bizzat Müslüman’a.

 

Kendi kendimize olmadığımızın farkına varalım derim bazen, tuhaf karşılanırım. Bu millet ancak kendisi olursa efendi olabilir. Yok saymakla, gayri addetmekle diğerlerinden farkını izhar edebilir bu millet.

 

Bu tezgâha kim gelmişse hesabını vermeye hazır olmalıdır. Hak yemek kadar hak yedirene göz yummak, göz yumana arka çıkmak aynıdır. Bunu böyle demiş ecdat. Hak yemeyene iftira atmak daha beterdir de demiş lakin. Burası tamam da, kafası allak bullak olan, cebindeki parası daha harcamadan eriyip giden vatandaş ne yapsın?

 

Yazık oluyor, yok oluyor. Akıntıya karşı değil bu gidiş, bizzat uçuruma kürek çekiyoruz. Kimin kimle irtibatı var, kim kime çalışıyor görmek, idrak etmek lazım. Doğru söyleyeni bulmak da zor, bunca kıyakçı, yaltakçı varken.

 

Kendi ülkemizde kendi topraklarımızda üzerimizde birilerinin planı olmadan huzurlu, refah ve özgürce yaşamak istiyoruz. Özgürlük diyoruz ama ölçülmüş, prova edilmiş bir özgürlük değil…