Kuzey Afrika, Tunus bölgesinde yaşamış ünlü İslam-Arap düşünürlerinden olan İbn-i Haldun (1332 – 1406) çok yönlü bir kişiliğe sahip tarihçi, sosyolog ve siyaset bilimci olarak tanınır.
İbn-i Haldun; “Coğrafya insanın kaderidir” der.
1000 yıldan beri yaşadığımız Anadolu Coğrafyası bizim kaderimizin ayrılmaz bir parçası halinde olan Vatan haline gelmiş yeryüzünün en önemli toprak parçasıdır.
Yeryüzü kıtalarının arasında, bir düğüm, bir köprü mesabesinde olan bu coğrafya, kendi kıymetine ve önemine uygun, özel yeteneklerle donatılmış, mücadeleci bir milletin yaşamasına izin vermiş gibidir.
Anadolu coğrafyası, bizim için vatanlaşmış bir topraktır. Bu coğrafya üzerinde yaşamak, kök salabilmek kolay olmamıştır.
Bunun mücadelesi, 1000 yıllık bir süreçte devam ede gelmiş, günümüzde de devam etmekte.
Bu tarihi süreci iyi okumaya çalıştığımızda, bu coğrafyada bu mücadelenin, nihayete kadar devam edecek olmasını anlamak mümkün olacaktır.
Bizim bu gerçeği unutmadan, “Diri olmak” , her durumda hazır olmak üzere, üzerimize düşenleri yerine getirmemiz gerekiyor.
Şair Mithat Cemal Kutay “On beş Yılı Karşılarken” adlı şiirinde, toprağın vatan olmasını, şu mısraları ile ne kadar güzel ifade etmiş.
“Asrı yaşamak hakkını vermez sana kimse,
Sen, asrını üstünde izin varsa benimse.
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
İslam felsefe ve tasavvuf ekolünde isim yapmış Şehabettin Sühreverdi, yazımızın konusuna uygun düşen şöyle bir ifadesi var.
“Zamanın, coğrafyan ve ailen kaderindir.”
Milliyetimizi, rengimizi, ana-babamızı, üzerinde doğduğumuz coğrafyayı seçme ve seçebilme, tayin edebilme hakkı ve şansımız var mı?
Bizi yaratan Allah’ ın gücü ve tasarrufunda bir gerçekliktir. Bu gerçeği göz önünde bulundurmak, yaratılış gayesine uygun davranıp yaşamak zorundayız.
Bu coğrafya üzerinde yaşayan her insan, aynı kaderi paylaşma durumunda olduğundan, beraber yaşamak, birlikte olmak için, ferdi duygulardan arınıp, toplumun ayrılmaz bir ferdi haline gelmelidir.
Atalarımız ne güzel ifadelerle bize yol gösterici olmuşlar. “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz.”
Arkasından gidilebilecek, rehberliğine güvenilebilecek –insan, kuruluş v.s – kılavuzların seçiminde isabetli olmak önemli bir realite.
Bu seçimi isabetli yapabilmeyi becerebildiğimizde, ayrılıklara fırsat verilmeyecektir.
Düşünmeye çok ihtiyacımız var. Düşünerek doğruları bulup, yol haritamızın çizilmesinde kullanmalıyız.
Düşünme sonunda, farkedilen yanlışlıklar elenerek vaz geçilir. Doğruları bulma fırsatı yakalanarak, seçkin ve güvenilir bilgi birikimi elde edilir.
Aklı çalıştırma faaliyeti olan düşünme, Allah’ın bizden istediği önemli işlevlerden birisidir. Aklımızı çalıştırmak bir emirdir. Aksi ise, Kur’an-ı Kerimde ifade edilen mukadder bir neticeye götürür.
“Allah aklını çalıştırmayanları pislik içerisinde bırakır.” (Yunus Suresi 100.Ayet)
Güzel vatanımızın yaşanır bir ülke durumundan uzaklaştırıcı her türlü yıkıcı faaliyetlerin nereden kaynaklandığını bilmeyen kaldı mı!!?
Bütün kabahati karşıdakine, yüklemek kolaycılık. Vicdan muhasebesini iyi yapmamız gerekir. Önce kendimizden başlamanın erdemininde olmalıyız.
Mevlana’nın şu sözü, bu duruma uygun bir ifade olsa gerek:
“Düşmanını hasta görmek, kendi çirkin gönlünü rahatlatmak içindir.”
Bu coğrafya üzerinde bu millet, çok badireler atlattı. Nice felaketlerden Allah’ın izniyle atlatmıştır.
Tarihin her döneminde, haksızlığa, adaletsizliğe yelken açmayan bu millet, sahip olduğu bu karakteri ile başarılı olmuş, hak ettiği güzelliklere kavuşmuştur.
İçimizde bulunan akılsızlara, dışarıda her zaman tetikte duran düşmanlarımıza Nurettin Topçu’nun şu ifadeleri bir cevap niteliğindedir.
“Bir milletin kendine yeterli olmadığını söylemek, onu mazisiyle, ikdidarı ila, imanı ile beraber gömmek demektir.”
Anadolu coğrafyası üzerinde yaşayan bu millet –Etnik kökeni ne olursa olsun- beraber yaşamaya mahkümdur. Kader ağlarına takılan bu insanların ayrılığa tahammülü olmadığını Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Cuma günü Doğu Anadulaya yaptığı gezide bir kere daha gördük.
Rahmetli Alpslan Türkeşin çok sık kullandığı şu hadis ile yazımızı noktalayalım.
“Birlikte Rahmet, Ayrılıkta Azap Vardır.”