Anayasa değişikliği mecliste tüm olan bitenlere rağmen onaylandı. Önümüz referandum...
Çok şükür Türkiye yeniden "normal" gündeme yani terörden ölümlerden şehitlerden tekrar seçim dönemi gündemine girdi. Bunu, bugün ana akım medyadan, sosyal medyadan, bindiğimiz otobüse kadar her alanda hissediyoruz. Herkes de hararetli bir tartışma. Bu tartışmaya en son dâhil olanlar ise ünlüler.
Murat Boz'dan, Arda Turan'a birçok ünlünün EVET dediği video çok konuşuldu.
Nasıl konuşuldu dersiniz?
Peki, bir kişinin bile "Murat Boz (veya x kişisi) sen yanlış düşünüyorsun, çünkü şu nedenlerden dolayı başkanlık sistemi Türkiye'de uygulanamaz, yürütülemez."
Dediğini duydunuz mu? Duymadınız okumadınız. Eleştiriler (hakaretler) şöyle idi; Yalakasınız, paraya satılmışsınız, sanatçı müsveddeleri... Bu ülkede belli bir siyasi görüşe yakın bir ünlüyseniz (özellikle iktidara) satılmış, yalakasınız diğer bir görüşe yakınsanız vatansever, çağdaş, anlı şanlı bir Türk’sünüz. Eğer sade bir vatandaşsanız da zaten biliyorsunuz: cahil, bayağı, göbeğini kaşıyan...
Duymuşsunuzdur, PKK Avrupa sorumlusu da ‘Anayasaya kesinlikle hayır denmeli’ dedi.. FETÖ, zaten başından beri HAYIR diyor..
Peki, EVET demek hükümete yalakalıksa HAYIR demek kime yalakalık? PKK'ya mı? FETÖ'ye mü? Avrupa'ya mı?
Az önce bahsettiğim "şu nedenlerden dolayı uygulanamaz ya da bu sistemi şu şekilde güncelleyip öyle halka sunalım" tenkidini normal hayatın akışında selamlaştığınız arkadaşınız ya da kardeşiniz belki eşinizden duydunuz mu? Hayır duymadınız.
Durun tahmin edeyim duyduklarınız "diktatörlüğe hayır, rejim değişikliğine hayır, parlamenter sistem değişikliğine hayır, tek adamlığa hayır."
İşin en ilginç kısmına geliyorum; en güçlü argümanı düşünce özgürlüğü olanlar ile Bende Varım diyenlere saldıranlar aynı kişiler..
Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı'na yargı yolu açılıyor. Dünya'da kaç diktatör yargılanamaz haldeyken yargılanabilir hale gelmek ister. Parlamenter sistemin değiştiğini kim söyledi peki? Yasama ve yürütmenin birbirinden ayrılması parlamenter sistemin sonu değildir.
Gelelim rejim değişikliğine... Başbakan'ın da söylediği gibi bu tartışmalar 1923'te rejimin değişmesi ile sona erdi. Peki, bu rejim nasıl değişti?
28 Ekim 1923 akşamı Gazi Paşa Çankaya'daki sofrasında "Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz" dedi. (Kemalistler her Cumhuriyet Bayram'ında bu sözleri çarşaf çarşaf paylaşırlar). Ve gerçekten ertesi gün rejim değişti. Hem de muhalifler uzak tutularak bir oylama yapılmıştı. 287 mebusun sadece 158'i oy kullandı. Ve kararın hemen ardından cumhurbaşkanı seçildi. Meclisin yarısı kurulda yoktu, yani Türkiye'nin yarısı yoktu. Aylarca tartışılmadı, komisyon kurulmadı, muhaliflerden görüş istenmesi bir kenara oy hakkı bile verilmedi. Eğer yok canım öyle olmamıştır diyorsanız lütfen araştırıp beni de düzeltin.
Şimdi sormak isterim
Başkanlık sistemi yıllardır gündemimizde. Mecliste komisyon kuruldu. STK'larla görüşüldü. Meclisin tamamının katılımıyla bir oylama yapıldı ve dahası artık biz vatandaşın huzuruna kadar geldi. Bunun neresi dikta, neresi tek adamlık?
Bir de emperyalizmin dayatması diyenler var tabi. Hani muasır medeniyetler seviyesine ulaşma idealimiz? Peki, Cumhuriyet'e neden kimse Frenk Emperyalizminin dayatması demiyor? Şuna dikkatinizi çekmek isterim; Bugün batının ilimsel sıçramalarına takdir gözüyle bakmamak sanırım ahmaklık olur. (Batının maneviyatına takdir gözüyle bakmak ise aptallık olur bu ayrı bir bahis olsun). Biz elbette ki takdir nazarı ile baktığımız her bilimselliği alıp kendi kültürümüzle harmanlanmalıyız. Çünkü büyük medeniyetler diğer kültürlerle asimile olmaz, aksine onları kendi potasında eritir. Yoksa tabi ki "Doğuya giden geminin güvertesinde batıya koşmak" bize hiç bir şey kazandırmaz.
Birçok noktaya değinmeye çalıştım demek istediğim şu ki; EVET ya da HAYIR hangi mührü basarsanız basın ama bunu kalıplaşmış, sloganlaşmış, partizan, hele hele jakoben söylemlerle değil ortada bulunan somut gerçeklerle yapın.