15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden 8 yıl geçti. Fetullahçı Teröristlerin kalkıştığı darbe girişiminin üzerine hakikaten söylenecek çok şey var. 15 Temmuz’a giden süreci, 15 Temmuz gecesini ve sonrasını yazmaya kalksak, bunları derli toplu hale getirip yayınlamaya kalsak ciltlerce kitap oluşturabiliriz.
Aslında bu operasyonlar çok önce; MİT kriziyle, AK Parti’ye kapatma davası süreciyle, Ergenekon, Balyoz kumpaslarıyla, Rahip Santoro, Hrant Dink gibi faili meçhul cinayetlerle başlamıştı. Hatta ve hatta 1980’lere kadar gidip bütün karanlık olayları irdelemek gerekir. Oralarda da bunların izi var. Gezi Kalkışması’nın ardından bile irdelediğimiz zaman FETÖ çıkıyor…
Elbette bu olayların tümünde uluslararası güçlerin aparatı olarak rol aldılar. Açık seçik mücadele süreci Gezi ile başlamıştı. Gezi Kalkışması’yla başlayan fitne sürecinden bugüne kadar sürekli milletimize pranga vurmak istediler. Gezi’de yakıp yıktılar, uluslararası medya eliyle diz çöktürmek istediler. Başaramadılar!
Baktılar ki millet dik durdu bu defa da teröristlerini devreye sokup kâh yargı eliyle, kâh polis eliyle, kâh medya eliyle kâh başka aparatlarla bu emelleri bir kez daha denediler. Yine başaramadılar…
Karşılarındaki güçlü iradeyi yenemeyeceklerini gördüler. Durdular yeni bir şeytanlık ürettiler. İftiralarla, yalanlarla, algılarla ya da fitnelerle bu işi kotarmak mümkün değil, silaha, tanka, topa, tüfeğe, uçağa sarılmaktan hiç çekinmediler.
15 Temmuz’da bir intihar bombacısı gibi sokaklarımızı kana buladılar. Yine başaramadılar!
Şanlı milletimiz; tanklara, uçaklara karşı, silahlı teröristlere karşı sadece çıplak elleriyle mücadele etti ve esarete boyun eğmedi.
Milletimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasında dimdik durdu. Kimileri tanların önüne yattı, kimileri uçağa levye attı, kimileri de mermilerin önüne kendini attı. Ne korktu, ne vazgeçti ne de yenildi…
Dünyada başka hiçbir millet böyle bir durumda bu şekilde refleks gösteremezdi, bu kadar fedakârlık yapamaz, cesaretini bu kadar diri tutamazdı. Hani hep diyoruz ya, bu destan gerçekten de ölümü öldürenlerin destanıydı…
Teröristler ve teröristleri kullanan ağababaları bu milleti esaret altına almaktan vazgeçmedi amma bu şanlı millet de ülkesi için can vermekten, teröristlere ders vermekten asla vazgeçmedi…
Denemeye devam ettiler. Ülkemizde gözü olanlar hala şeytanlık yapmaya devam etti. Bu mücadele hiç bitmedi, bitecek gibi de görünmüyor…
15 Temmuz’dan sonra yeri geldi Suriye ve Irak sınırımızdan sıkıştırılıp başka bir terör örgütüyle muhatap edildik, yeri geldi ekonomik saldırılara maruz bırakıldık.
15 Temmuz’dan önce de sonra da Türkiye’nin mücadelesi hiç bitmedi.
Ama vallahi de bizlere pranga vurmak isteyenler yine yenilecekler…
Daha önce yendik, yine gelsinler yine yeneriz!
Devletimiz ve milletimiz hem ağababalarına hem de teröristlere gerekli cevabı bundan önce olduğu gibi bundan sonra da yine verecek.
Yanlarına kalmayacak…
Nitekim o vatan haini teröristler asıl hesabı Mahkeme-i Kübra’da verecek olsalar da bu dünyada da hesapları yarına da yanlarına da kalmıyor. Kimi zindan köşelerinde farelerin yanında çürümeye devam ederken kimileri de alçakça, şeref ve haysiyetten yoksun bir şekilde sığıntı gibi başka ülkeler kaçtı.
Onlar kaçtı, devletimiz kovaladı. Onlar kaçtı, Milli İstihbarat Teşkilatımız yakaladı.
Onlara ne bu dünyada ne de öte dünyada asla rahat yüzü yok. Hesabını da bedelini de ödeyecekler, ödemeliler.
Bu şanlı milletin bağımsızlığını, namusunu, bayrağını ve inancını yıkmayı asla başaramayacaklar!
Bu süreçlerin tümü bize bir şeyi bir kez daha gösterdi ki; Türk milleti hakikaten asker millet!
Bizim milletimizin genlerinde özgürlüğüne düşkünlük sonuna kadar var. Sadece bizler değil, tüm dünya bu darbe girişiminde milletimizin bu karakteristik özelliğinin ön plana çıktığına an be an şahit oldu.
Düşünsenize; dünyanın en iyi eğitilmiş ordusuna mensup hiyerarşi içerisinde hareket eden terörist bir grubu, bu millet dişiyle tırnağıyla bile dize getirdi. O bakımdan biz 15 Temmuz üzerinde ne kadar dursak azdır.
Bu direniş, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olaydır. Bu bakımdan milletimizin nasıl kıymetli bir millet olduğu, sahip çıkılması gerektiği, önünün açılması gerektiği ve fırsat verildiğinde neleri başarabileceği asla unutulmamalıdır.
15 Temmuz’u özellikle bu şekilde değerlendirmek gerekir…
Milletçe başarısızlığa uğrattığımız darbe girişimi sırasında şehit olan 252 insanımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Kahramanca verdikleri mücadelede gazilik unvanıyla şereflenen büyüklerime ve küçüklerime Rabbimden sağlık diliyorum.
O gece meydanlara, saldırganların yöneldiği her yere akın akın koşan vatandaşlarımıza saygılarımı sunuyorum.
Bu mücadeleye katılan insanlarımızın hiçbiri unutulmayacaktır…