Muhaliflerin işine gelmediğinden, kafalarına göre yalan söyleyemeyeceklerinden, söylenilen yalanları ışık hızıyla yayamayacaklarından sansür yasası olarak nitelendirdikleri dezenformasyon ile mücadele yasası nihayet mecliste kabul edildi, yürürlüğe girecek. Yalancıların işine gelmeyen yasanın benzerleri, gelişmiş olarak nitelendirilen pek çok batı ülkesinde uzun zamandır yürürlükte. Orada oldu mu, kişisel hayata saygı, yalan haberin önüne geçme oluyor bize gelince mi sansür hadi oradan(!)
Artık gerek sosyal medya üzerinden bireysel hesaplarla gerekse de haber sitelerinden canı isteyen yalan yanlış bilgileri yayamayacak. Yayan bedelini ödeyecek. Geç kalınmış bir düzenleme ile yalan haber tamamen ortadan kalkmayacak olsa da hızı düşecek, yalan söyleyenin söylediği yanına kâr kalmayacak. Yalan haberden çok çekmiş bir ülkeyiz. Cumhuriyet tarihinde yalanlarla döşenen taşların sonunda çok ağır bedeller ödedik. 6-7 Eylül olayları bir gazetenin yalan haberiyle başlamıştı. 27 Mayıs darbesine giden yol, protestocu öğrencilerin kıyma makinelerinden geçirildiği vb. yalanlarla açılmıştı. 12 Eylül’e giden dönemde pek çok yalan haber vardı. 28 Şubat gibi sayısız süreçte yalan haberlerle istediklerine ulaştılar.
Sosyal medya çağında da değişen bir şey olmamıştı. Bir ara kahraman ilan edilen Fuat Avni hesabının FETÖ’cüler tarafından ortak kullanılan bir hesap olmasına aklı başında olanlar şaşırmadı. Böyle bir hesabı referans gösterip haber yapanların da yüzlerinin kızardığını görmedik… Canı isteyen sahte bir hesapla önüne gelene hakaret edip, yalan yanlış bilgi yayamayacak. Yasa bu kadar basit ama sırf hükümete uyuzluk olsun diye kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet diye nara atıyorlar. Bu sloganla ülkenin başına gelen İttihatçıların yaptıklarını unuttular galiba. Aslında bal gibi hatırlıyorlar da domuzluk peşindeler. İşin sonunda ülkemiz için geçte kalınsa da hayırlı bir gelişme oldu.
Yasa sadece yalanla mücadele için değil. Düzenleme ile basına, özellikle de sanalına da çeki düzen vermek noktasında önemli adımlar atılıyor. Artık gecekondu tarzı sahibi belli olmayan haber siteleri olmayacak. Herkes oyunu kuralına göre oynayacak. Haber siteleri de yazılı basının taşıdığı sorumluluğu taşıyacak. İşin buraya kadar olan kısmı olumlu lakin kafamıza takılan yerlerde var. Haber sitelerinin de özellikle Basın İlan Kurumundan ilan alabilecek olmaları yazı basının geleceği için bir dezavantaj. Açık söyleyeyim bu konuda eski kafalıyım. Halen son yirmi yılımın alışkanlığı ile günlük basılı gazetemi her türlü engellemelere rağmen alıyorum. Her türlü engellemelere rağmen diyorum çünkü günümüzde basılı gazeteye ulaşmak çok zorlaştı. Evinize en yakın gazete bayisi nerede bir düşünün. Şehrin en kalabalık noktalarında gazete bayisi yok. İnsanlar gazete almadıklarından değil, alamadıklarından dolayı gazete satışları düşüyor.
Z kuşağını falan bir kenara bırakın. Bugün sadece ortalama 50 yaşın üzerinde olanlar bile gazete alsa milyonlarca tiraja ulaşılır. Fakat özellikle dağıtım yapan firmanın teke düşmesi, tekelleşmesi ile gazete satan bayi sayısı azaldı. Firma ile defalarca konuşmama rağmen umurlarında değil. Resmen basılı gazete bitse de bu dertten kurtulsak kafasındalar. Bayilere bırakın kâr vermeyi borçlu çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. İletişim Başkanlığı da yazılı basının geleceği için her hangi bir çaba içerisinde değil. Onlarla alâkalı geçmiş dönemde birkaç yazı yazmıştım demek ki yeterince iletişime geçemediğimizden bir cevap alamadık ya da umursanmadık… Evet, maliyetler arttı, gazeteler zarar ediyor. Fakat tirajlar tekrar artarsa reklâm veren gazetelere dönmek zorunda kalacak. Fakat gazeteyi çıkaranlar bile nedense sanal dünyanın cazibesine kapıldılar, basılı gazeteyi bir külfet olarak görüyorlar. Sanala güven olmaz, bir gün biri çıkar sanal gazeteleri satın alıp fişini çekebilir. O zaman görürüz Hanya’yı Konya’yı. Arşiv tarihtir. 1984 romanın benzeri sanal dünyada rahatlıkla gerçekleştirilebilir. Fakat basılı gazete hafızadır, birden fazla kopyası olduğu için tahrip edilemez. Yazılı basının geleceğinin nasıl kurtulabileceği noktasındaki çözüm önerilerimiz arşivde duruyor. Merak edene yeniden de anlatabiliriz. Emin olun iyi niyet olursa çok değil altı ayda yazılı basın eski şaşaalı tirajlara ulaşabilir.
Çıkarılan yasa ile yalanla mücadele noktasında çok önemli bir adım atıldı. İnşallah basılı gazeteler üvey evlat muamelesi görmez. Yazılı basının ayakta durması için hükümetin devreye girmesi şart. İletişim Başkanlığı işin sanal kısmında, yazılı basını umursamıyor, belki de oradaki görevliler demode buluyorlar. Böyle giderse günün sonunda Cumhurbaşkanımıza açık mektup yazacak hâle geleceğiz. Bazılarının umurunda olmasa da bence durum bu kadar acil…