Yakın zamanlarda İstanbul’da yapılan bir Filistin mitingine polisin müdahale ettiğini duymuşsunuzdur muhtemelen. Eylemciler arasında başörtülü kızların ters kelepçeler ile tutuklanması ve bunlar arasında bir de şehit kızının bulunması iddiası bir anda dikkatleri buraya çekti. Öncelikle onu söylememiz gerekir ki “başörtülü şehit kızı” orada ne arıyordu? Üstelik polisin yüzüne de tükürdüğü söyleniliyor. Kaldı ki, dikkatle bakarsanız “başörtü” algısını kullananlar polislerden de başörtülülerin olduğunu görmezden geliyor. Ayrıca bir insanın şehit olması onun evlatlarının her günah ve hatadan münezzeh olması anlamına gelmez.
Genel olarak bakılınca malum Türkiye’de polis Filistin ile ilgili yapılan bir mitinge kolay kolay müdahale etmezdi. Peki bu sefer ne oldu?
Birçok kişi sorunun cevabını mitingin kendisinde gördüğü için yanılgıya düştü. Gerçekte ise sorunun kaynağı göstericilerin “Türkiye ile İsrail arasında ticari iletişimin kesilmesi” talebinden ziyade mitingin kimler tarafından düzenlendiği meselesindedir. Olaya bu pencereden bakarsak resim daha da netleşir. Burada bir parantez açarak sözlerimin yanlış anlaşılmaması açısından şunu belirtmem gerekir ki, İsrail’in Gazze’ de yaptığı bir soykırım ve insanlık suçudur. Kendisine insan diyen hiçbir kimse bu soykırıma sessiz kalamaz. Fakat benim burada anlatmak istediğim yağmurdan kaçarken doluya tutulmamızdır. Çünkü insanların bu hassasiyetlerini kullanarak farklı dalavereler çevrilmek isteniyor.
Eylemi yapan grup kendilerine “Filistin İçin Bin Genç” diyor. Fakat siz Filistin ismini görüp de İslami hassasiyeti olan bir grup zannetmeyin. Grup daha önce Azerbaycan İstanbul Başkonsolosluğu önünde de eylem yapmışlardı. Bu sebeple grubu araştırmıştım biraz. Grup kendilerin ifadesiyle “Solcuların, Kürtlerin, Müslümanların, Feministlerin” birleştiği bir oluşumdur. Yani grupta yok yok... Hırsızın çalıntı parayla cami yaptırması hesabı... Aralarında elbette saf niyetle Filistin için katılan kişiler de vardır. Fakat grubun lokomotifi aşırı sol ve gayri millî kitlelerden oluşuyor. Yukarıda “Kürtler ve Müslümanlar” diye de iki atıf var. Bu nasıl bir açıklamadır? Bu size de garip gelmedi mi? “Kürtler” ve “Müslüman’ların” ayrı ayrı niye belirtme gereğinde bulunsunlar ki? Sadece bu iki ifadeden bile aklı selim olan biribu grubun sağlam pabuç olmadığını anlayamaz mı? Bahsettiğim atıf kendi sosyal medyalarında bulunan bir videoda kendileri tarafından dillendiriliyor. Bunu da söyleyeyim ki burada “Kürtler” dedikleri PKK ya “Müslümanlar” dedikleri de İran’a yakın gruplar. Söylemleri bile aynı. Kendi kuruluş açıklamalarında bile kötülerken “Türk sermayesi” deyip aşağıda çağrı yaparken “Türkiye gençliği” ifadesi kullanıyorlar. Sadece bunlar da değil, yaptıkları eylemlerin sesi sol hatta terör listesinde olan marjinal örgütlere yakın medya kuruluşlarından geliyor. İsmini aratarak da bakabilirsiniz grupla ilgi haberleri verenler sol yönlü,bazıları terör örgütünün medya kuruluşları, bazıları da batı veya İran’a yakın olan basın organlarıdır.
Sonuç olarak bahsi geçen grup tipindeki örgütler eskiden de vardı bundan sonra da olacak. Bize düşen görev hangi niyetle olur olsun bu tür oluşumlara karşı dikkatli olmak ve çevremizi uyarmaktır. Yukarda da belirttiğim gibi yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım.