Yeryüzünün insanla ilk tanıştığı zamanlarda, çağın son teknolojileri kullanılarak tekerlek icat edilmişti. O tekerlek elimizin altındaki bilgisayar faresine girecek kadar küçültülerek geliştirildi. Kendi dışında hemen her şeyi keşfetti insanoğlu. Keşif için iki şeyden birinin size isabet etmesi gerekir, ya Rabbani bir ilham ya Şeytani bir vesvese. Bu bağlamda interneti icat ettiren düşüncenin ilham mı vesvese mi olduğu tartışmalı bir konudur. Ama tartışılamayacak bir şey var ki, o da; on sekiz bin alemin Rabbi olan Allah'ın, şüphesiz ki Sanal Aleminde Rabbi olduğu gerçeğidir.
Kuşak çatışması denilen şeyden Sanal Alem de nasiplenir. Sanal alem konusunu yaşını başına almış yüz kişiye sorduk, aldığımız en popüler cevap : "Biz eskiden kör ebe oynardık, çelik çomak oynardık şimdikiler bilgisayarın başında kalkmıyor" oldu. Bu cevaba istinaden sormak lazım "Sizin zamanınızda bilgisayar vardı da onu görmezden gelip mi kör ebe oynadınız?" Ve arkasından ikinci soruyu yapıştıralım "Sizin babalarınız da matrak ve cirit oynuyordu siz niye oynamadınız?" Örnekte olduğu gibi hayatın dinamiğine karşı çıkanlar, aslında hayatın girdabında yok olanlardır.
Sanal Aleme karşı çıkan eskilerimiz, altmışlı yıllarda Almancılardan (İkinci Dünya Savaşından Sonra Almanya'nın İş Hacmine Katkı Sağlayan Türk) en çok ne istediler? El cevap: Sanal Ses Kutusu yani radyo. Emin olun onların radyoya gösterdiği ihtimamı, şimdikiler hiç bir teknolojiye göstermiyor. Radyonun kanal arama tuşuna bile dokundurtmazlardı. Kaynak için bakınız: "babanızın çocukluk hatıraları". Dikkat ederseniz uyarılar "başka frekans yok tuşu boşuna oynama" tadında değil "dokunma bozacaksın" tarzındadır. Bilgisayar başına her oturuşunuzda eleştiri oklarını yöneltenler, bir zamanlar kalkanlarını kuşanıp işte böyle sahiplenmişlerdi dönemin teknolojilerini.
Son yılların modası "subliminal mesajlar" Sanal Alemin günahıdır. Resimlerin arasına beynin fark edip gözün fark etmediği cinsel objeler koyarak, bilinçaltımıza "sex" mesajları veriyorlar falan. İyi de bu kadar müstehcenliğin içinde bunu gizli saklı yapmaya gerek var mı? Sokaklarımız ağzına kadar yürüyen cinsel objelerle dolup taşmadı mı sanki. Sanal Alemin değil gerçek alemin subliminal mesajlarıdır tehlikeli olan. Duruşlarıyla subliminal mesajlar verdiler gerçek dünyanın sahte insanları. Onların duruşuna, bakışına, sözlerine olan inanmışlığımız bizi hep yanıltmıştır. Gözümüzü, beynimizi ve duygularımızı yanılttılar. Verdikleri hiç bir mesajda gerçeklik payı yoktu. Onların zahiri (görüneni) insan, batını (sanalı) hayvandan daha aşağıydı.
Sanal Alem ilk bakışta edepsiz gibi görünse de gerçek alemden çok daha efendidir. Beş vakit ağzında küfür gevişi getirenler sanal tuşlara bulaştırmazlar bu hallerini. En kötü ihtimalle üç noktadan yardım alırlar. Gerçek dünyanın insanları ıııııı larla kekeleye kekeleye kafanızı ütüleyebilir ama sanal dünya da bunlara rastlayamazsınız. Hatta yüz kırk karaktere mesajlarını sığdırmak için anlatımlarını da güçlendirirler. İşte tam da bu yüzden Sanal Alemde saatlerce konuştuğunuz insanlar, kullanıcı adı ve şifreleriyle gerçek dünyanıza giriş yapıp yanınıza oturunca iki dakika konuşamazsınız onlarla.
"İnternet artık köylere kadar indi maalesef" yorumları, wireless teknolojisiyle havada uçuştu bir zamanlar. İnternetin şehri bozmasına alışmışlardı ama köyler kurtarılmış kaleydi. İnternet köye de girince köylünün bozulacağı vehmine kapıldılar. Halbuki "Sanal Alemdeki Sosyal Duvar" ın çıkış kaynağıdır köyler. Köy Çeşmelerinden bahsediyorum. Bütün profiller köy çeşmelerinde sergilenirdi. İki metre karelik duvarın önünde en güzel al basmalı donlarla arzı endam edilirdi. Köyün bir kısmı kahvede bir kısmı da işte o sosyal duvarın önünde çevrim içi olurdu. Çeşmenin karşısında erkekler tesbih tanelerini teker teker dürter ve her bir tane bir beğeniye denk düşerdi. Abarttığımı düşünenlere Ferdi Tayfur'dan "Susadım Çeşmeye" , Fasıllarımızdan "İndim Havuz Başına" ve Pepee' den "Susadım Su İsterim" şarkısını dinlemelerini tavsiye ederim.
Sanal Alem çok vakit alıyor, insanlar kitap okumuyor dedi kitabı bilmem kaçıncı kez basılan aydınlanmış kafalar. İyi de bu millet eskiden de kitap okumazdı ki zaten. Hiç yoktan sanal sayfalardan bir kaç parça şiir, ve kelime tasarruflu bir kaç cümle kırıntısı okudular. Şiire en ilgisiz olanlar bile en azından günde bir dörtlük okudu. Günlük konuşmalarında "geçen bir kitap okudum..." diye alıntı yapamayanlar, "geçen internette bir şey okudum..." diye cümleler kurmaya başladılar. Sanal Alem zannedilenin aksine bu milleti az da olsa okumaya itmiştir.
Sanal Aleme karşı olanlar sanal ortamda makale yayınlaya dursunlar, İslam dinamikliğini devam ettiriyor. Peygamberimiz düşmanın silahıyla silahlanın buyuruyor. Peki bunu kim yaptı? Mısırlı İhvanı Müslimin Taraftarları tabiki. Muhammed Mursi destekçileri ilk olarak sanal alemde kurdukları grupla birleştiler ve sonunda ortak bir duyuruyla meydanlara indiler. İşte karşı olunan sanal alemle bu ümmet bir devrim yaptı. Herkes bilmediğinin yabancısı. Kuru gürültüye karşı çıkmakla hiç bir şey düzelmiyor.
Sanal Alem, Sanal Ailemiz olmadığı müddetçe Müslümanlar için öğrenilmesi nerdeyse Farzdır. Alemlerin Rabbi Sanal Alemin de Rabbiyse, siz kullar bu kulvarı boş bırakamazsınız.