Bir insan nerede ve nasıl söz söyleyeceğini bilmeli, illaki konuşacaksa da sözün hasını söylemelidir.
Söylenen sözlerin bir amacı olmalı, harcanan çaba bir işe yaramalıdır. Bütün davranışlarında sevgi ve iyilik fikrini hâkim kılmak isteyen insan, sözünü söylerken güzellik ve faydalı olmayı hedeflemelidir.
Tecrübe sahipleri boşuna söylememiş sözün ağızdan dirhemle, ölçüyle çıkması gerektiğini. Çünkü söz yaydan çıkan ok gibidir. Geri dönüşü yoktur. Nereye, nasıl varacağını, etkisinin ne olacağını iyi hesap etmek gerekir. Bıçak yarası geçer, söz yarası geçmez demişler.
Söz vardır yara açar, söz vardır ufuk açar. Sözün etkisinin ne olacağını iyi hesap etmek gerekir.
Bir kelime ile yıkılanlar, yıllar geçse de onarılmaz kimi zaman.
Lâf olsun diye konuşmaktansa susmayı tercih etmek en güzelidir.
Sözün söyleyen için hem yüceltici hem de alçaltıcı bir gücü vardır.
Kiminin dilinde bal iken söz, kiminin dilinde de yakıp yıkan ateş olur. Nice ocaklar bir söz ile sönecek duruma gelirken, bir söz ile mevsimler kıştan bahara dönebilir.
Sözün gücünü bilenler, boş konuşmayı ve dedikoduyu dilinden uzak tutar.
Dil ve yüreği yakan sözler uydurulmuş olanlardır.
Olmayanı olmuş gibi söylemek…
İspatı olmayan bir sözü söylemekten daha fena ne olabilir? Gıybet, insanı uçuruma çeken zehirli bir çiçek gibidir.
Kişi, konuştuklarından bir gün hesaba çekileceği şuuru içinde olmalıdır.
Bu yüzden, her sözünde hakkı, hakikati ve doğruyu konuşmalı, konuşurken de dilini güzel kullanma gayreti içerisinde olmalıdır.
Büyüklerimiz, “Tatlı dil yılanı deliğinden, kötü söz insanı yoldan çıkarır. Kılıç yarası geçer ama dil yarası geçmez.” diyerek güzel söz söylemenin önemine dikkat çekmişlerdir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde: “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse, ya hayır söylesin, ya da sussun.” buyurarak hayırlı ve güzel sözler söylememizi, aksi takdirde susmamızı tavsiye etmektedir.
Konuşmalarımız; doğruyu, hakkı, hakikati, güzeli anlatan bir söz olmalı, sarf edildiği ortamda etrafa ışık saçan bir kandil olmalı, az ve öz aynı zamanda hakikat olmalıdır.
Yaydan çıkan okun geri dönmesinin mümkün olmadığı gibi, ağzımızdan çıkan sözlerin de geri dönmesi mümkün değildir.
Bu yüzden, nerede ne zaman ve nasıl konuşacağımıza son derece dikkat etmeliyiz.
Hoca Ahmet Yesevi’nin şu mısrasını kendimize şiar edinmeliyiz.
“Aman sözünüz aydın olsun, öz olsun;
Işık saçsın; bakan köre göz olsun!”