26 Kasım 2020 tarihinde, Sayın Cumhurbaşkanımız: "Bireyi bir isim veya numaradan ibaret gören dijitalleşmenin sonu faşizme çıkar. Dijital faşizme karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz." dediğinde konuyu bilen bilmeyen, yazılı, görsel ve sosyal medya kalemşörleri/silahşörleri "Türkiye'de sosyal medyanın yasaklanacağı, sansürleneceği..." gibi bir takım aslı esası olmayan görüşler serdetmişlerdi. Bu haklı uyarının üzerinden daha iki ay geçmeden yaşanan/ortaya çıkan gelişmeler; "dijital sansür uygulanacak, sosyal medya kapatılacak!" diye algı operasyonu oluşturmaya çalışanların bile, WhatsApp'ın ortaya koyacağı faşist uygulamadan rahatsızlıklarını dile getirip, farklı sosyal medya uygulamalarına geçtiklerine şahit oluyoruz.
Dijital dünyanın en büyük yaptırım gücü olan sosyal medya platformlarının bir takım faşizan uygulamaları, her geçen gün, insan hayatına daha fazla müdahale etmekte, insanın değerler dünyasında farklılaşmalara, yabancılaşmalara, dönüşümlere sebep olmaktadır. Sanayi devriminden sonra, insanlığı en fazla etkileyen gelişme, "elektronik devrim" yada "dijital devrim" diye ifade edilen gelişmelerdir. Bu gelişmelerin sağladığı güç ile şekillenen "iletişim devrimi" bir taraftan dünyayı küçük bir köy haline getirip, aradaki sınırları, engelleri, mesafeleri kaldırmakta, bununla beraber kültürel farkları yok ederek, tek kültürlü bir dünyaya giden yolun taşlarını döşemektedir. İletişim imkanlarını, hassaten sosyal medyayı, gayri nizamî harp unsuru olarak kullanan Küreselci Siyonist Lobi, geleneksel inançları ve dinleri de ciddi anlamda tehdit etmekte ve insanlığın tarihten günümüze getirmiş olduğu bütün geleneklere, geleneksel kurum ve yapılarla savaşını bu mecrada kararlı bir şekilde sürdürmektedir. Bu savaşta en önemli öğütücülük ve dönüştürücülük vazifesini, sosyal medya olarak isimlendirilen dijital iletişim platformları üstlenmiştir. Bu platformların isimleri farklı olmakla beraber tek lobi tarafından kontrol edilen sosyal medyayı kullananlarının sayısı bugün Facebook’ta 2 milyarı, YouTube’da 1,5 ve WhatsApp’ta da 1,3 milyarı geçmiş durumdadır.
WhatsApp'ın, dünyanın en kalabalık ülkesi Çin'den daha kalabalık bir nüfusa hükmettiğini açıkça görebiliriz. Facebook/WhatsApp İmparatorluğu... Nasıl ki, sanayi devriminden sonra batılı sömürgeci güçler Afrika, Amerika, Avustralya ve Okyanusya adalarındaki toplumları silah zoruyla köleleştirilmiş, topraklarını gasp etmiş ise dijital devrimden sonra WhatsApp, Facebook, Twitter gibi uygulamalar insanları dijital faşist baskıyla dijital köleler haline getirmektedir.
Sosyal medya, basite alınacak, görmezden gelinecek bir güç değildir. Amerika Başkanı Trump'ın 88 milyon takipçisi olan Twitter, Facebook ve Instagram hesapları bile Siyonist Sömürgeci Lobilerin çıkarlarına ters düştüğü için engellenebiliyor ise; daha küçük sayıdaki takipçisi olan hesaplar, çok daha rahat, hesapsız, hukuksuz, sorgusuz engellenebilecek demektir. Olayın vehametini göstermesi açısından bunu bir kriter olarak değerlendirebiliriz.
Buradan hareketle WhatsApp'ın dijital faşist bir kararla, sosyal medya hesaplarındaki bütün bilgi, belge, fotoğraf, yazışma sıklığı, mesajlar, bağlantılar, işlem ve ödeme verileri, kullanım kayıt bilgileri, cihaz ve bağlantı bilgileri, konum bilgileri gibi her bir sosyal medya kullanıcısının sanal kimliği yada sanal mahremiyeti sayılan bu alanlara ulaşabilecek olması, haklı olarak ciddi bir kaosa ve korkuya sebep olmuştur. Bu suretle her bir bireyin takibi, kontrolü, bu bilgilerin aleyhine şantaj vesilesi olarak kullanılması gibi pek çok kişilik ve hak ihlalini beraberinde getirecektir. Buna tepki olarak, Türkiye'de WhatsApp kullanıcılarının bir kısmı elektronik sanal bir sosyal medya göçüyle yerli servis sağlayıcılarına doğru göç etmektedir.
Bu telaş ve panik havası içerisindeki tepkisel yaklaşım, psikolojik olarak özünde doğru bir yaklaşımdır. İnsanların mahrem bilgilerinin başkaları tarafından görülüyor, kaydediliyor ve farklı alanlarda bir veri olarak kullanılacak olması elbette ki her insanı ürkütür ve korkutur. Burada üzerinde düşünmemiz gereken asıl soru: "WhatsApp'ın tüm bilgilerinize ulaşıp, kaydedip, kullanacak olmasını problem ettiğimiz, kafaya taktığımız kadar bundan haşyet duyup telaşa kapıldığımız, endişelendiğimiz kadar, "Basîr" olan, bizi gören, gözeten, kesin delilleri elinde bulunduran, kaydeden ve mahkemede bu kayıtları aleyhimize delil olarak kullanacak olan Allah'tan aynı oranda çekinmekte, ahiretimiz adına endişelenmekte, kayıtlara yanlış bir görüntü vermekten korkmakta mıyız?" WhatsApp'tan korktuğumuz kadar ilahi adaletten korkmuyorsak; bu durum Müslümanların inanç olarak ne kadar zayıfladığının ve seküler bir hayat algısına ne derece kapıldığın bir göstergesidir. WhatsApp 1.3 milyardan fazla kullanıcısının sadece sosyal medya bağlamında ki bilgilerini görüp, kaydedip, takip edebilecek bir kapasiteye sahip. Kaldı ki ev hanımı Ayşe Ablanın, sanayi esnafı Mehmet Abinin, Çiftçi Ali Dayının yazışmaları ve fotoğrafları, Zuckerberg'in arkasındaki Siyonist Lobi'nin, o kadar da umrunda olmayabilir. Facebook ve WhatsApp'ın bu verileri kaydettiği veri bankası/ana bilgisayar siber bir sabotajla, veya farklı bir müdahele ile tamamen silinip yok edilebilir. Ancak Allah'ım murakabesi, müşahedesi, kayıtları, bu kayıtların kaydedildiği levh-i mahfuz asla ve asla sabote edilemeyen, silinemeyen, kimsenin müdahele edemediği ve herşeyden öte insanları toplumsal syatüsüne binaen önem sırasına göre sınıflandırmayan bir kayıttır. Facebook veya WhatsApp'ın sadece sosyal medyadaki fotoğraf, yazışma, konum bilgilerini öğrenmesinden bunu farklı mecralarda kullanabilmesinden korkarak, WhatsApp uygulamasını terk eden Müslümanların; Allah'ım bütün hallerini, tüm yazışma, konuşma, bakışmalarını, hangi konumlarda, ne zaman, nasıl, ne amaçla, ne niyetle kaldıklarını bilmesinden, bunları bütün yönleriyle kaydediyor olmasından ve ahirette " Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter!" denilecek olmasından hiç korkmaması, gündemine bile almaması ve içerisinde yaşamış olduğu haram sarmalından, günah uygulamalarından kaçınmaması ibretâmiz bir durumdur.
Bu durum sosyal medyanın geleneksel inançları ve dinleri, insanların kalbinde ne derece zayıflattığının bariz bir göstergesidir. İnsanlara karşı mahçup olmaktan korkan Müslümanların, Basîr, Alîm, Semî', Şehît/Şâhit, Habîr olan Allah'a karşı mahçup olmaktan korkmadan yaşaması içerisine düşmüş olduğumuz inanç/iman zaafiyetinin en bariz göstergesidir. WhatsApp'ın kullanıcıları aleyhine atmış olduğu bu dijital faşist uygulamayı, dijital köleleştirme girişimini; teknolojik ve dijital bağımlılıktan kurtulma vesilesi olarak değerlendirebiliriz.
WhatsApp'a gösterdiğimiz kitlesel tepkinin bir benzerini aynı şekilde bizi insanlığımızdan utanacak hale getiren, kimliğimizden uzaklaştıran, manevi değerlerimiz ile bağımızı koparan sûnî, sekülerist, pozitivist, materyalist, hedonist kölelikten kurtulmamız içinde gösterebilir miyiz? Gerçek manada özgürlük olan Allah'a kul olma yolunda şuurlanma, bilinçlenme vesilesi kılabilir miyiz? Oksitlenmiş olan gönüllerimizi tekrar saf ve selim bir kalbe dönüştürebilir miyiz? WhatsApp'tan kaçışta gösterdiğimiz telaş, endişe ve hassasiyeti haramdan kaçış konusunda gösterebilir miyiz? Sanal ve soyut dünyayı öncelediğimiz kadar imtihan hayatımızı, ahiret hayatımızı önemseyebilir miyiz? Yoksa, Facebook/ WhatsApp İmparatorluğunun dijital kölesi olmuşuz demektir.