Bir ağaç zamanla içten içe çürümeye başlar. Dışına bakarsınız koskoca çınar, heybetlice yerinde duruyor. Uzun zamandır zorlu şartlara dayanmış, yıkılmamış. Gölgesinden bütün Türkiye faydalanmış, hatta o kadar ki o çınarın dalları mazlum ülkelerin üzerine bile kalkan olmuş, gölgesinde mazlumlar soluklanmış…
Ama bir bakmışız, ağaç durduk yere yıkılıvermiş. 16 senedir türlü fırtınalarla mücadele eden o çınar ağacı, gün gelmiş ufacık bir darbeyle devrilivermiş…
Metal yorgunluğu budur işte. Bu da çınar yorgunluğu, Ak Parti’nin yorgunluğu…
Sonuçta siyasi partiler de birer canlı organizmadır ve onların da belli bir süre sonra aşınması, yıpranması ve hatta dağılması mümkündür.
Ak Parti’nin 16 yıl süren başarı hikayesinin arkasında zorlu engeller bir bir aşıldı. Ak Parti o kadar geniş bir cepheyle mücadele etti ki, hani bir laf vardır; “Vurursun ama ölmezsem sıkıntı büyük” diye. Ak Parti’ye vurdukça vurdular ama yıkamadılar, her defasında daha da güçlenerek çıktı bu kavgadan.
İktidarının 16.yılını geride bırakan AK Parti’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “üzerimizde metal yorgunluğu var” demesi gerçekten ilginç ve üzerinde durulması gereken bir konu.
Ak Parti şimdi ne yapmalı
-Genç seçmenlerin masaya yatırılması lazım. Çünkü genç seçmen eski Türkiye’yi tanımıyor. Her şeyi şimdiki müreffeh Türkiye’den ibaret sanıyor. Ak Parti hala kendisini gençlere anlatmakta zorluk çekiyor. Gençlik teşkilatları kalburüstü tabakadan kurtarılıp, her kesimden gençle hemhal olan insanların yönetimine verilmesi gerekiyor. Üç beş zengin ailenin çocuklarından ibaret olan bir teşkilat, teşkilat değildir. Paradan önce liyakat ve ahlak gibi kavramlar ön plana çıkarılmalı.
-Halkla ilişkiler politikalarında kesinlikle daha yakın temas kurulması gerekiyor. Özellikle teşkilatlarda vatandaşın her sorusuna cevap verilmesi elzem bir durumdur. Burnu büyük yöneticilerle yürümez bu iş. Ak Parti seçmeni kendi teşkilatından boynu bükük bir şekilde uğurlanmamalı. Bir çay ikram etmek bile vatandaşın gönlünü almaya kafidir ama ne yazık ki bu konuda vatandaş şikayetçi.
-Yerel yönetimlerdeki aksaklık tespit edilip, işini yapmayan yöneticilerle kesinlikle yola devam edilmemelidir. Koltuğunu babasının malı zanneden belediye başkanlarından kurtulmadan bu iş çok zor. İktidara gelişini belediyelerinin vizyonuna ve çalışkanlığına borçlu olan bir anlayış; eğer önlemini almazsa, iktidardan düşüşünü de belediyeler ve çapsız belediye başkanları yüzünden yaşayacak. Fildişi kulelerinden inmeyen, halkla görüşmemek için sekreterlerine türlü yalanlar söyleten belediye başkanlarından kurtulmak gerekiyor. Bu konuda söylenecek çok söz var. Özellikle Konya ahalisine bu konuyu açmayagörün. Çok dertli var, çok…
-Ve en önemli madde; Vefa! Recep Tayyip Erdoğan gibi vefalı bir lidere; vefalı teşkilat kademeleri, vefalı yol arkadaşları yakışır. Vefasızların söz sahibi olduğu bir davanın ilerleme ihtimali yoktur. Hatası sabit olan insanların dışlanmasını, sepetteki çürük elmaların ayıklanmasını sonuna kadar desteklerim. Fakat şu var ki, kişisel hırsları uğruna, ikballeri uğruna, çıkar ilişkileri uğruna dava arkadaşlarını yarı yolda bırakanlar bu davada nokta kadar bile yer işgal edemeyecektir. O vefalı liderin, vefasız tebaası var ya, işte onlar dava tarihin tozlu raflarına gömülüp gideceklerdir.