VURDUMDUYMAZLIĞIN FATURASI

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

          Ülkelerin geri kalmışlık sendromundan çıkarak kalıcı bir şekilde refah seviyelerini yükseltmesi, dünya pazarlarında kaynaklarını tam istihdam koşullarında kullanmak suretiyle fiyat ve kalite bakımından rekabete girişebilecek yüksek teknolojiye dayalı mallar üretmesi, toplumun heyecanı, canlılığı ve ülke içindeki tüm olaylara olan ilgisi yanında, global ölçekte gerçekleşen tüm gelişmelere olan ilgisiyle doğrudan bağlantılıdır. Söz konusu bağlantı ülkelerin yönetim mekanizmasını meydana getiren bürokratik kurumların kendi içindeki hiyerarşik sıralamasına dayanan görevlerin dağılımı ve paylaşımı sonrası, uygulama sürecinde yasallıktan uzaklaşılması durumunda verilecek tepkinin zamanlaması, şiddeti ve duyarlılığı, olumlu veya olumsuz sonuçlar doğuracak şekilde bir ülkenin en alt kademeden en üst kademeye kadarki yönetim piramidinin, yeterliliği, insan hakları, özgürlüklerin kullanımı, yeni fikirlere dayanan yeni ürünlerin geliştirilmesi, hukukun üstünlüğünün aynasıdır. Bir kurum içinde bir takım ünvanlarla yönetim kademesinde bulunan bazı kişilerin, ünvanlarını kullanarak görevleri dışına çıkıp hukuk normlarını hiçe sayarak, “ben yaptım olur” mantığıyla yaptığı söylem ve eylemlere, kendisine intikal eden konuya ilgili kurumun en tepesindeki kişi tarafından, yasal bir müeyyide doğuracak olağan prosedürlerin dahi, mesela siyasi ikbal, yeni ve yüksek görev beklentisi vb. düşüncelerle yapılmaması, o kurumun kokuşmuşluğunun göstergesidir. Bir kurumda meydana gelen bir hukuksuzluğun ört bas edilmeye çalışılması veya yokmuş gibi davranılmasının tüm kurumları sarması, o ülke için başına gelebilecek en kötü şeydir. Meydana gelen böyle tekil bir durum karşısında hiçbir şey yapılmayıp, üstelik haklı olan tarafın suçluluk psikozuna sokulması, yapanın yaptığının yanına kar olarak kalması, toplumun geri kalan sessiz ama aynı zamanda haklı çoğunluğun, ülkesinin geleceğine olan güveninin zedelenip sarsılmasına yol açacaktır. İlk başlarda “nasıl olsa bana zararı yok” düşüncesiyle tepki verilmemesi, sorunun olmadığı veya çözüldüğü anlamına gelmediği gibi, iş işten geçtikten sonra da feryat figan koparmanın da, firavun imanı gibi, hiçbir derdin devası olamayacaktır. Bu duruma gelmiş kurumların oluşturduğu bir ülkenin geleceğinin parlak olması, gelişmiş ülkeler sınıfına ulaşması, ortak toplumsal amaç birlikteliğini sağlayarak ekonomi sistemlerini sağlıklı şekilde kurgulayıp istikrarlı ve sürdürülebilir büyüme trendini yakalamaları ancak hayalden öteye geçemeyecek beklentilerdir.

          Yapılan hukuksuz davranışları yanlarına kar olarak kalan bir siyasi yapılanmanın da, aynı şekilde toplumun gözünde kalıcı ve uzun süreli bir yer edinebilmesi mümkün değildir. Üstelik zamanında egemen olan siyasi patinin kolları altında ego enflasyonu içinde olan ve makamın olanaklarından fütursuzca faydalanan bu ünvanı kalabalık idareci kisvesi altındaki kesim, sahip oldukları ve alıştıkları yaşam düzeyini kaybetmemek adına bukalemunlar gibi, farklı siyasi renk, şekil ve şablonlara girmekten de çekinmeyecek yapıdadırlar. Her devrin adamı olan kişilerin belli makamları işgal ederek baş tacı konumda olmaları, yine toplumun büyük çoğunluğunun ülkesiyle ilgili hemen her konuda olumsuz düşünceler içinde olması yol açacaktır. Böyle bir duruma düşmüş bir ülke ve onun ekonomisinden, toplam ihracat içinde ileri teknoloji ağırlıklı ürün ihracatının Almanya, Japonya gibi %20’lerin üzerinde olması beklenebilir mi? Uzun yıllardır yakalandığı orta gelir tuzağından çıkabilmesi mümkün mü? İktisadi istikrarı, sosyal ve toplumsal dayanışmayı tesis ederek, tüm milletçe birlikte sevinme ve birlikte ağlama ortak paydasında buluşulabilir mi? şeklindeki sorulara evet demeyi çok isterdim. Ama yukarıda sıralanan yönetim kademesindeki yanlışlar kişisel çıkarlar uğruna, küçükken çözülmeyip üzeri kapatılmaya çalışılırsa, kaybeden sadece ekonomi olmaz, tüm ülke olur, yapacakta fazla bir şey kalmamıştır artık bu vakitten sonra. Ekonomideki bazı olumlu veriler, kangren haline gelmiş iktisadi, siyasi, sosyal, hukuki, demokrasi, insan hakları konularındaki yetersizliklerden kaynaklanan sorunların çözümünü sağlamaya yetmeyecektir.

         

            Soru: Dış ticaret açığı aynı zamanda cari açık anlamına gelir mi? Neden?

            Sözün Gözü: Makamlar ünvanla değil karakterle doldurulur.