2015 yılında işgal edilmiş Karabağ bölgesinde uçuş yapan bir ermeni helikopteri ara-sıra Azerbaycan ordusunu taciz ediyordu. Nihayet Azerbaycan askerilerinin nokta atışıyla ermeni helikopteri paramparça oldu. Helikopterin vurmak için komutanlarını teşvik eden askerler hep bir ağızdan “vur komandir (komutan) vur” diye haykırıyorlardı. Sonradan bu söz slogana dönüştü ve Karabağ’da çıkan her çatışmada bu slogan söylenir oldu.
Gelelim 2016 Nisanına. 2 Nisan 2016 günü gece saat 4 gibi Ermeniler yine en iyi bildikleri şeyi yaptı ve alçakça herkes uykudayken sivil halkın yaşadığı köyleri bombaladı. Neticede Azerbaycan halkından yaralanan ve şehit olanlar oldu. Ancak Ermenilerin unuttuğu bir şey vardı. Ne bu halk 1993’deki korkutulan sindirilen halktı, ne de bu ordu eskisi gibi paramparçaydı.
Çok geçmeden Azerbaycan ordusu harekete geçti ve ateşin geldiği mevzileri darmadağın etti. Azerbaycan ordusunun peş-peşe indirdiği darbelerden sonra ermeni askerleri neye uğradıklarını şaşırdılar. Cesetlerini hatta silahlarını bile ortada bırakıp kaçtılar.
24 saat içinde 1. Ermeni savunma hattı yarıldı. Birkaç köy ve stratejik tepeler ele geçirildi. Ama onu da hatırlatalım ki bu Azerbaycan ordusunun hücumu değil sadece kendisine yapılana verilen cevaptı. Ama Ermeniler bu kadar güçlü karşılığı beklemiyorlardı. Bunu Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın: “Azerbaycan, modern silahlarının olduğunu son üç günde gösterdi. Bizdeki silahlar 1980'in silahları.” sözü de doğruluyor. Bu Karabağ’da geri dönüşün ilk adımlarıydı. Zira işgalinden sonra ilk defa Azerbaycan Karabağ’dan toprak kazanıyordu. Ancak ne yazık ki uluslararası baskılar sonucu Azerbaycan ateşkese gitmeye mecbur oldu.
Birde bu olaya Azerbaycan halkının gözünden bakalım. Halk çatışmaların ilk gününden hangi inançtan, hangi düşünceden hangi partiden olursa olsun, hemen hepsi Karabağ için tek yürek oldu. 1988 bağımsızlık olaylarının başlamasından bu yana Azerbaycan halkı ilk defa böyle milli dava etrafında birleşti. Bankalar şehit ailelerinin kredilerini kapattı, mobil telefon şirketleri bedava dakikalar verdi, öğrenciler devlete destek mitingleri yaptı, dükkanlarda askerlere bedava yiyecek ve giyecekler verildi, Hastaneler yaralı askerlere kan vermek için sıraya giren insanlarla doldu boşaldı, daha neler-neler...
Bunların içinde en güzeli de savaşmak için gönüllü olarak ülke içinden ve dışından binlerce insanın müracaat etmesidir. Bununla da yetinmeyen halk, Azerbaycan’ın her tarafından savaşmak için cepheye koştular. Hatta iş o yere geldi ki gönüllü akının karşısını almak için polis barikatları kuruldu. Gönüllü gelenler arasında sadece sıradan vatandaşlar yoktu, birinci Karabağ savaşı sırasında gazi olanlar bile vardı. O protez bacakları, tek gözleriyle Karabağ için savaşmaya gelmişlerdi.
Nisan savaşlarının en büyük kazanımı da bize yıllarca Karabağ’ı unutturmağa, bizi parçalayıp birbirimize düşürmeye çalışanlara karşı halkın yeniden bir olması, aynı dava ve aynı gaye uğurunda bütünleşmesidir. Artık halk ordusuna güveniyor ve hep bir ağızdan aynı şeyi söylüyor:
Vur komandir vur!