Türkiye İş Kurumu 100 bin işyerini ziyaret ederek, “İşgücü piyasası talep araştırması” yapmış. Bu araştırmadan elde edilen sonuçlara göre üç yılda 3 milyon 200 bin gencin işe yerleştirilmesi planlanıyormuş. Benim bu araştırmada, en çok aranan elemanlar kısmı ilgimi çekti.
Malum yıllardır işveren ve çalışan arasında benzer klişe tartışmalar devam ediyor. İşverenlere sorarsanız aslında piyasada işin çok olduğunu, özellikle gençlerin iş beğenmediğinden falan yakınırlar. Peki, aradığınız elemana ne kadar maaş vereceksiniz denildiğinde ise asgari ücret cevabını alırsınız. Biraz vicdan sahibi yol ve yemeği de ekliyor. Çalışan kısmı ise günlük 12 saate yakın mesai yapmalarına rağmen asgari ücret ve biraz üzerinde bir paraya çalışmak zorunda kaldıklarını, özellikle evli ve kirada oturan birinin bu maaşlarla geçinmesinin zor olduğunu, insanların sürekli daha iyi bir iş aramak zorunda kaldıklarını söylüyor. İşveren ve çalışan tartışmasında siz kimden yana olursunuz, biraz düşünüp cevabını kendinize verin.
Bu araştırmaya göre en çok garson, makineci, ön muhasebeci, şoför-yük taşıma, ahşap mobilya imalatçısı, gaz altı kaynakçısı ve muhasebeci aranıyormuş. Bu meslek gruplarına bakarsak mobilyacı, gaz altı kaynakçısı ve kısmen şoförü ayırdığımızda diğer mesleklerin ülkemizde, özellikle şehrimizde asgari ücret düzeyinde istihdam edildiğini görüyoruz. İnsanlar karşılarına daha iyi bir iş fırsatı çıktığında hemen bu meslek gruplarını bıraktıklarından dolayı bu alanda işsizlik hiç bitmez. Çözüm aslında çok basit, insanlara yaşamlarını idame ettirebilecek düzeyde bir maaş verilirse herkes yaptığı işe devam eder. Aksi durumda, “İş var kardeşim, çalıştıracak işçi bulamıyoruz” tarzında kibirli patron böbürlenmeleri devam eder.
Yaşamı idame ettirecek düzeyde maaştan neyi mi kastediyorum; Öyle 4 kişilik bir ailenin aylık açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi rakamlara girmeyeceğim, daha gerçekçi konuşacağım. Bugün Konya’da evli, kirada oturan bir kişinin en düşük iki bin lira maaş alması gerekiyor. Asgari ücretten bahsetmiyorum bile. Şehrimizde en düşük ev kirası 600-700 lira olmuş. Bu fiyatlara da hemen ev bulmak kolay değil, 20-30 senelik binalara ve şehrin kenar semtlerine gitmeniz gerekiyor. Aldığı maaşın yarısını kiraya veren bir insan kalan 700 lirayla nasıl geçinebilir. Birde çoluk-çocuğu olduğunu düşünün. Bu yüzden evli, kirada oturan çalışanına asgari ücret veren bir işverenin zaten yatacak yeri yoktur. “Beni ilgilendirmez kardeşim, serbest piyasa şartları, bir şekilde çalışan bulabiliyoruz, işine gelmeyen çalışmasın” falan diyenler inşallah beter olur, tez zamanda işleri batar, elemanlarını çalıştırdıkları şartlarda iş bulmak zorunda kalırlar(!)
İşverenler sırf bu yüzden hizmet sektöründe bekâr gençleri tercih ediyorlar. Gençler evlenmeye karar verdiklerinde ya da ailelerin yanından ayrılacaklarında patronlarından zam istediklerinde kendilerini kapının önünde, yeni bir iş ararken buluyorlar. Durum böyle olunca iş yerinde ortalama çalışanın ömrü 3-6 ay arasında değişiyor. Bazı işyerleri eleman aranıyor ilanını bile çıkarmaya tenezzül etmiyorlar(!)
Lafa geldiği zaman dinden, imandan bahseden, elemanların emeklerinden daha fazla yararlanmak için türlü formüller bulan patronlar elemanlarının maaşını belirlerken kendilerine şu soruyu sorsunlar; “Ben bu maaşla, evim kiradayken, çoluk, çocuğumla geçinebilir miyim?” ellerini vicdanlarına koyup cevap versinler, ona göre bir maaş belirlesinler. “Beni ilgilendirmez kardeşim, piyasa böyle” diyenler mi tez zamanda beter olsunlar ki elinde sonunda olacaklardır, eğer sadece bu dünya için yaşamıyorlarsa…