Geçtiğimiz gün Selçuklu Belediyesi ve Aydınlar Ocağı Konya’lı şair Veysel Öksüz’ü anma toplantısı düzenledi. İtiraf etmeliyim ki bu değerli şairimizi ilk kez tanıdım. Eserlerinden bir kısmını Belediyemiz basılı hale getirmiş.
Güldesteyi bir çırpıda okudum. Daha fazlasını nasıl elde ederim, derdine düştüm. Divan Hafızı Hayati İnançlı’nın şiir sunumuyla icra edilen anma gecesinde Konya’nın hepsi birbirinden değerli simalarıyla görüşme imkânı da elde ettim. Boşuna dememişler, nereye gidersen, kiminle beraber olursan onunla anılırsın.
Veysel Öksüz’ün şiirlerini okudukça ve tabii ki program boyunca dinledikçe fazlasıyla etkilendim. Aruz bizim veznimiz. Şiirler bizim şiirimiz. 1993 yılında vefat eden şairimizin günümüz Türkçesi ile kaleme aldığı eserleri bizi ve hissiyatımızı yansıtıyor.
Kendi kendime hayıflandım. Konya’mızın değerlerini yeterince tanımadığımıza üzüldüm. Hakikaten toplumun büyükçe kısmı da bihaber. Sonra da yüzyıllar öncesine veya başka diyarlara gidiyor, oralardan şairler bulmaya çalışıyoruz.
Oysa 1927 yılında Konya’da doğmuş vefatına kadar da Konya’da bulunup, bu mukaddes şehre hizmet etmiş. Öğrendim ki şiir dışındaki hayatında da çok başarılı olmuş. Hiç şaşırmadım. Bu tür insanlar çok boyutlu, çok maharetli. Yaptıkları her bir işi iyi bir şekilde yapıyorlar. Ürettiği pulluklar hatırı sayılır bir marka oluşturmuşlar.
Öte yandan Şairimizi tanıdığına sevinmedim de değil. Bu kadar değerli bir şairin Konya’dan çıkmış olması ayrıca gurur verici. Şehrimiz bu anlamda bir derya-deniz. Şiir yazmak, şair olmak kolay bir şey değil. ‘Oldum’ diyenlere baktığınızda olmayanları daha iyi anlıyorsunuz.
Merakım da uyandı. Acaba dedim, bilinmeyen, tanınmayan daha nice değerleri var şehrin? Belki esnaf, belki memur, belki amir ama bir altın bileziği var. Ya şiirle iştigal ediyor, ya hikâye yazıyor, ya da müzik icra ediyor.
Bu değerleri bulup, çıkarmak şehrin münevverlerinin en önemli görevidir, diye düşünüyorum. Kendileri çıksa, değerleri anlaşılmayacak. ‘Değer’ olduğunu ispatlamak zorunda kalacak. Ama kültür, sanat ve edebiyatla uğraşan zevat öyle değil. Bir şairi keşfetmek, eserlerini toplumun istifadesine sunmak bir insan vücuda getirmeye benzer. Haşa, ona gücümüz yetmez, ama en azından cemiyetle tanıştırma şerefine nail olabiliriz.
Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ve Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü’yü tebrik ediyorum. Bu toprakların bir değerini bizimle paylaştılar. Önemli bir organizasyona imza attılar. Tanınanı, bilineni, meşhuru anlatmanın faydası sınırlı. Asıl mesele tanınmayan, bilinmeyen ve bir anlamda garipleri topluma tanıtmak. Salı akşamı düzenlenen faaliyet bu amaca matuftu. Maksat hâsıl oldu.
Veysel Öksüz’ün, nam-ı diğer Pullukçu Veysel’in oğlu da Konya kültür, sanat erbabının yakından tanıdığı bir isim: Hattat Hüseyin Öksüz. Öğrenince boşuna değil, kültüre ve sanata yatkınlık demek geliyor içinizden. Kökten, babadan gelen bir ‘istidadı’ var.
Biliyoruz ki kültürel faaliyetlerin kendine has ‘müşterisi’ var. Faaliyetlere herkesin katılmasını beklemiyorsunuz zaten. Gözleriniz belli insanları arıyor, onları görünce eksiklik hissetmiyorsunuz. Anma etkinliğinde olmasını arzu ettiğim neredeyse herkes vardı.
Ama gönül ister ki bu kitlenin sayısı artsın. Toplumun özgül ağırlığı yüksek kesiminin kemiyet ve keyfiyetinin zenginleşmesini istiyoruz.
Aydınlar Ocağı bu anlamda çok önemli bir işlev görüyor. Mustafa Güçlü abiyi ve ekibini kutluyorum. ‘Ekip’ dediysek, toplantıları takip eden kitleyi kastediyorum. Büyük fedakârlıklarla faaliyetlerde sürekliliği sağlamaya çalışıyorlar. Şehre ne kadar önemli bir soluk getiriyorlar.
Bende bundan sonraki dönemde bu türden etkinliklere daha fazla vakit ayırma yönünde bir kararlılık da oluştu. Bilindik şeyleri yapmanın getirisi sınırlı oluyor. Bu belediyeler için de aynı. İngilizcede bir deyim var: ‘Not more of the same’ diye. Manası, ‘aynısından daha fazla istemiyorum’ demek. Arka arkaya on tane konser. Arka arkaya on tane sergi. On tane panel. On tane konferans. Onun yerine farklı ama heyecan uyandırıcı bir faaliyet. İki gün arka arkaya aynı yemeği yiyemiyoruz, ama günlerce benzer etkinlikleri düzenleyebiliyoruz.
Etkinlik değişince, konu farklılaşınca topluma yeni bir soluk geliyor. Toplum farklılıkla zenginleşiyor.
Kültür, sanat ve sosyal faaliyetlerimizi bu gözle değerlendirmemiz lazım. Benim bakış açım bu.
Belediyemizin ve Aydınlar Ocağı’nın başka programlarını merakla bekliyoruz.
Konya daha ‘ölmemiş’. Duyarlı bir kitle var. Geçtiğimiz gece insanların gözünde bu ‘heyecanı’ gördüm.
Bize düşen bu gruba yardım etmek, destek olmak.