VEREN EL OLABİLMEK

İsmail Boylu

Yüce Allah (c.c.) Al-i İmran suresi 92. Ayetinde mealen şöyle buyuruyor:

Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz, her ne harcarsanız Allah onu bilir.’

Bir gün Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Allah’a kulluk etmek ve O’ndan başkasına ibadet etmemek, beş vakit namazı kılmak, Allah’a itaat etmek ve hiç kimseden hiçbir şey istememek üzere bana biat ediniz.’

Allah Resulünün yukarıda sınırlarını çizdiği şekilde biat eden ashab, biat sonrası davranışlarını şöyle açıklıyordu:

Bir kimseden bir şey isteyeceğimiz zaman Allah Resulüne verdiğimiz söz aklımıza gelirdi ve onu istemekten vazgeçerdik.’

İnandığı dava uğrunda malını, mülkünü, ailesini, vatanını kısacası her şeyini terk ederek hicret eden o fedakâr insanlar, yaptıkları biat’ın tabii sonucu olarak, Medine’ye bir şeyler vermek için gelmişlerdi.

Çünkü onları yetiştiren Hz. Peygamber (s.a.v.), bir cömertlik ve kerem abidesiydi.

 Devamlı vermeyi tavsiye ediyor, veren elin alan elden üstün olduğunu bildiriyor, kendi hayatında da bunu tatbik ediyordu. Onu örnek alan Ashab-ı Kiram da veren el olabilmek için birbirleriyle adeta yarışıyorlardı.

Bu çerçeve de Peygamber Efendimiz, Medine’de yedi parça arazisini vakfetmek suretiyle vakıf kültürünün temellerini atmıştır.

Bu davranış İslam toplumlarında yerleşip kökleşerek bir vakıf medeniyeti halini almıştır.

Bu medeniyet, Müslümanların infak, karz-ı hasen ve tasadduk şeklindeki mali yükümlülüklerini yerine getirirken başta eğitim kurumları olmak üzere yol, köprü, çeşme, mescit, hastane, aşevi, yetimhane vb. mekânlar şeklinde kendisini göstermiştir.

Oluşturulan bu medeniyet sadece insan merkezli değil, tüm mahlûkata hizmeti ilke edinmiştir.

Peygamber Efendimizin tavsiye ettiği sadaka anlayışı ile memleketleri imar etmişler, faydalı ilim, bilgi ve hikmet ile hayırlı evlatlar yetiştirmişlerdir.

Veren el olmak insanı maddenin esaretinden kurtarır, merhamet duygularını artırır, gönüller arasında köprü kurar. Fakir fukaranın gözetilmesine, hayır duygusunun geniş kitlelere yayılmasına vesile olur.

Bu sebeple karşılık beklemeden, bir teşekkür bile beklemeden verelim. Verirken güler yüzümüzü, tatlı dilimizi, gönülden sevgimizi esirgemeyelim. Birlik için, beraberlik için, huzur için, kardeşlik için iyilik cinsinden verebileceğimiz neyimiz varsa onu verelim.

Verelim ki, vererek gerçek iyiliğe erelim. Verelim ki, gönüllerde taht kurmak için, manevi yükselişi yakalamak için verelim. Sözlerime son verirken Kutlu Nebi’nin dediği gibi; ‘Veren el alan elden üstündür.’ Veren eli alan elden alan elden üstün tuttuğunu hiç unutmayalım. Selam ve dua ile…