Her şeyi hayra yormak önemli bir haslettir insanoğlu için. Huzura erer, rahatlar ve karar verme kabiliyeti artar. Ancak olaylar karşısında dirayetli durmak, el ile, dil ile düzeltilmesi gereken şeylerle karşılaşınca gereken gayreti göstermelidir. Allah’tan geleni kabul etmeli, elden gelmeyecek şeyler için strese girip, kendin harap etmemelidir.
Günümüzde matematiksel bir hayatı yaşamak için çırpınıp duruyoruz. Her şey denklemler ile ölçülüyor, rakamlar alt alta konularak, hesaplar çıkarılıyor. Elbette matematik önemlidir, hesap kitap yapmadan işe koyulmak hata olur. Ancak hayatın kendine göre kaidelerini de gözden kaçırmamak lazım gelir. Zira hayatta her zaman iki kere iki, dört etmez. Bazen suyu akışına bırakmak, nereye gittiğine bakmak gerekir. Çöllere bakarak, denize yağan yağmura hayıflanmak doğru değildir. Dünya tezatlarıyla dönen bir gezegendir ve çoğu zaman insanın ham aklı yetmez onu açıklamaya. O yüzden Yaratıcımız aklın yanında duygularımızı da vermiştir bize.
Yağmur yağar sel olur, ortalık çamurdan çaylaktan geçilmez, mal kaybı, emek kaybı, hatta can kaybı olabilir, ama ondan sonra açan güneş bambaşka bir bereket getirir yeryüzüne. Bu örneği başka doğal afetlerde de görebiliriz, mesela deprem gibi büyük felaketten sonra o bölgenin toprağı daha verimli hale gelir, yer altı suları artar. Evet dediğimiz gibi görüneni iyi analiz edip, hayatı doğru okumamız ve gücümüzün sınırlarını iyi bilmemiz, bizi hayat yolunda çok avantajlı bir konuma getirecektir.
Şimdilerde püf noktası olarak söylenen şey aslında hikmettir. Hayatın her merhalesinde bir hikmet vardır. İşte Cebrail (A.S.) ın, sevgili Peygamber Efendi’mizin nezdinde hepimize söylediği “0ku” dediği sözün özünde bu hikmeti gör mesajı vardır. Bu mesajı okuyabilenler hakikatin yolunu bulur.
Konuyu çok iyi anlattığını düşündüğüm ve çok yerde dinlediğim bir hikâyeyi burada sizlere aktarmak istiyorum. Gerçekten de doğru mantığı kurup, tevekkülün dozunu ayarladığında insan bilgeleşiyor.
Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi; “Vardır bunda da bir hayır!”
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfek geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi “Vardır bunda da bir hayır!” Kral acı ve öfkeyle bağırdı-“Bunda bir hayır filan yok görmüyor musun, baş parmağım koptu?” Ve sonra kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonrada odunların arasına diktikleri direklere kral ve adamlarını bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın baş parmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları sebebiyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle insanları yedikleri taktirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla kralı hemen salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler. Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmak sayesinde olduğunu anlayan kral, onca yıllık arkadaşına karşı reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkarttığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı. “Haklıymışsın” dedi” dedi. “Parmağımın kopmasında gerçekten bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun bir süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım haksızlık çok kötü bir şeydi.” - “Hayır” diye karşılık verdi arkadaşı. “Vardır bunda da bir hayır.” - “Ne diyorsun Allah aşkına?” diye hayretle bağırdı kral. - “Bir yıl boyunca arkadaşımı zindanda tutmamın neresinde hayır olabilir?” - “Ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi?” Ve sonrasını düşünsene… “Vardır bunda da bir hayır.”
Sevgiyle kalın.