İki yıldır tüm dünyayı sarmalına alan pandemi, neredeyse hayatın her alanında köklü değişiklikler yaptı.
Pandemiye ilişkin Dünya Sağlık Örgütü’nün bile yalana yakın beyan ve tavırlarının bir bir ortaya çıktığı şu günlerde, bu değişikliklerin kendiliğinden olduğu kanaatini paylaşmayanlardanım.
Kanaatim odur ki; tüm dünya insanlığı bir şeyler ile test edildi, ediliyor. Yüz yıldır bahsi geçen yeni dünya düzenine galiba yeni geçtik ya da geçmek üzereyiz.
Her türlü salgına karşı tedbir, başımız gözümüz üstüne. Amma velakin tedbirin korkuya dönüştürülmesine hiçbir zaman olumlu bakmadım.
Maalesef, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de pandemiye karşı tedbir adı altında zihinlere korku ve mesafe enjekte edildi.
Mesafe yüzünden aramız açıldı.
Şahsiyetine hiçbir zaman maske takamayan ve hayatı dobra yaşayan insanlar, yüzlerine taktıkları maskeler yüzünden kendilerini insanlıktan çıkmış gibi hissetmeye başladılar.
Başlığımızı unutmuş değilim.
Oraya geliyorum ve diyorum ki, pandemi yüzünden açtığımız mesafelerin en kötüsü çocuklarımız ile öğretmenlerimizin arasına koyduğumuz mesafe oldu.
Konan bu mesafenin faturası da henüz önümüze konulmuş değil, üstelik. Neslimiz adına neleri kaybettiğimizin bir çetelesini kaygı ile tutacak ufuk da yok görünürlerde.
Galiba, pandeminin düz etkisi uzaktan eğitim, yan etkisi aramızın açılması, son etkisi de kaybedilmiş bir nesil olacak. Allah muhafaza…
Kitabın ortasından bir hüküm ile devam edelim:
Uzaktan eğitim, eğitim değildir.
Üstelik, eğitime edep ve terbiye kazandırma boyutu açısından bakarsak, uzaktan eğitimin eğitim ile uzaktan yakından alakası kurulamaz.
Belki uzaktan öğretim olabilir. O da bir yere kadar…
Uzaktan eğitim, tuzaktan eğitimdir. Bu tuzağa ilk yakalanan, eğitimin başındaki insandır ve kendi başını yemiştir.
Uzaktan eğitim hem öğretmenimize uzaktır hem de evladımıza.
Uzaktan eğitimde gönül yoktur, gönüllülük yoktur.
Uzaktan eğitim, öğrencisine sevgisinden dolayı, öğrencisinin bir yanlışına gönül koyan öğretmenin gözlerindeki merhameti okumaya uzaktır.
Uzaktan eğitim; sıraları dolaşıp, her öğrencisinin omzuna dokunarak, sana güveniyorum hissiyatına can veren öğretmenin öğrencisi ile duygu birlikteliği kurabilmesine uzaktır.
Uzaktan eğitim; öğrencilerden birinin elde ettiği başarının tüm sınıfta oluşturduğu sevincin gözlere yansıyan parlaklığını görmeye uzaktır.
Uzaktan eğitim; çocukça ruhuyla öğretmenine, dersine çok çalıştığını göstermeye çalışan bir öğrencinin gayretini, gözlerin de katkı verdiği bir ‘aferin’ ile teşvik etmeye uzaktır.
Uzaktan eğitim; eli öpülesi öğretmenlerin evlatlarımız üzerindeki merhamet kanatlarını özgürce çırpabilmelerine uzaktır.
Uzaktan eğitim; insan duruşundaki saygı ifadesinin, bu saygıyı en çok hak eden öğretmenlerimize gösterilmesine uzaktır.
Uzaktan eğitim evlere yakın gönüllere uzaktır; internete yakın, zihinlere uzaktır; klavyeye yakın, yüreklere uzaktır, ekrana yakın, insana uzaktır.
Uzaktan eğitim, eğitim olmaktan çok uzaktır ve öğretimin de belini bükmek üzeredir.
Milli Eğitimin başındaki insanın başını yiyen uzaktan eğitim, yeni bakanların başına göz dikmemesi ve bu Milletin başına bela olmaması için, eğitim sistemimizden derhal uzaklaştırılmalıdır.
Uzaktan eğitim nedeniyle kaybolan iki yılın faturası, yıllara sâri kayıplar olarak her haneye kesilmiştir.
Hanedeki her birey, uzaktan eğitimin bir oyalama ve zaman kaybı olduğunu, şu iki yıllık sürede yaşayarak gördü.
Öğretmenlerimizle öğrencilerimizin arasını açan ve tüm toplumu bir bilinmezliğe sürükleme ihtimali bulunan uzaktan eğitimden, bedeli ne olursa olsun derhal vazgeçilmeli ve pandeminin algıyı yönetme saltanatına son verilmelidir.
Unutulmamalıdır ki; virüsün saltanat sürdüğü coğrafyada korku cumhuriyeti kurulmuş demektir.
Korkunun cumhuriyeti mi olur, demeyin. Korkuya bağlı rızamıza dayalı her uygulama, geri planında ne olduğu bilinmediği müddetçe, korku cumhuriyeti hesabına çalışmaya devam edecektir.