Nedense büyükler tarafından hep bir uyarı ve ikaz bombardımanına tutuluruz. Biz durumun farkında olsak bile onlar bu ikazları yapmadan rahat edemezler. Eve geç kalmayıp sağda solda oyalanmama, büyükler gelince ayağa kalkıp ellerini öpme, misafire hoş geldiniz deme, çok konuşmama, az abur cubur yeme türünden uyarılar silsilesi ile muhatap olmayanımız yoktur. Bazen sırf tenkit edilmeyelim, yine uyarılmayalım diye konuşup konuşmama konusunda bile ciddi bocalamalar yaşarız. Öfkeli annenin karşısında sussak “Neden bana cevap vermiyorsun?” deneceğini, konuşsak “Sus! Bana cevap verme!” sözlerini işiteceğimizi tahmin etmemiz zor olmaz.
Hele şu misafir gelince ortalarda görünme zorunluluğu, hoş geldiniz klasiği çoğumuz için hatırı sayılır bir gerginlik kaynağıdır. Uyarılar ve iteklemeler sonucu zoraki bir karşılama merasimi yaparak bir daha görünmemek üzere odamıza çekiliriz. Yaklaşık 10 dakika sonra tam da huzura erdiğimiz bir anda kapımız acı acı çalınır. Durum acildir. Misafire ikramların servis edilme zamanı gelmiştir. Annemiz de bizden yardım istemektedir. Buna benzer bir başka durum da ders çalışma konusunda yaşanır. Okuldan eve gelindiği andan sabah okula gidene kadar belki de en çok duyduğumuz sözlerden biri olan “Oğlum kızım dersini çalış!” uyarısı artık duyulmaktan kanıksandığı için nihayet etkisiz hale getirilmiştir.
İyi de büyükler nesilden nesile aktarılagelen tüm bu uyarıları neden yapma ihtiyacı duyarlar? Büyük olduklarını benimsetmek için mi, kendilerine de zamanında yapıldığı için mi, yoksa bize bir gıcıkları olduğu için mi? İşin o kısımlarını bilemiyorum ama bize bakan cephesinin enteresan olduğunu söyleyebilirim.Yani biz de biliyoruz ki akşam karanlığa kalmadan evde olunmalıdır, dışarıdan eve gelince eller yıkanmalıdır, sofrada yemeklere beğenmedim denmemelidir… Evde yorgunluktan bitap duruma düşmüş annemize yardım edilmeli, misafir gelince “hoş geldiniz”, giderken “yine buyurun” denmelidir. Bilmiyor değilizdir de o halde neden kendimize laf söylettiririz? Acaba uyarı yapılmadan iş göremiyor muyuzdur? Veya nasılsa uyaracaklar diye çalar saat çalmadan uyansa da yataktan kalkmayanlar gibi gevşek mi davranıyoruzdur
Şunu özellikle dikkat çekmek isterim ki
Genç ile anne baba arasındaki iletişim çocukluk döneminden itibaren çatışma üzerine kurulmuşsa; evdeki kurallar açık ve net olarak belirlenmemiş, yetişkinlerin o anki ruh durumuna veya çocuğun ısrarcılık durumuna göre değişiyorsa; çocuğa küçük yaşlardan itibaren yaşına uygun sorumluluklar verilmemişse, genç, anne babasının haklı olduğunu bilse bile farklı şekillerde davranmayı tercih edecektir.
Bütün bunları düşündüğümüzde sorumluluğumuzun ne kadar ağır olduğunu görüyoruz .Umarım mesajlara bu pencereden bakar ona göre davranırız. ...
Kalın efendim sağlıcakla .