Biliyorsunuz rivayettir anlatılır, bir vatandaş ölmüş, imam bulamamışlar, Bekri Mustafa’yı çağırmışlar. Bekri’de cenaze namazını kıldırmayı kabul etmiş. Musalla Taşının başına geçmiş ve cenazenin kulağına eğilmiş, bir şeyler söylemiş. Sormuşlar “Bekri cenazeye ne dedin”. Bekri cevabı yapıştırmış, “öbür taraftakilere Bekri İmam oldu, deyiver anlarlar, dedim” demiş.
Bu hesap, elbette Necip Fazıl Kısakürek Üstadı yazmak bizim haddimize değil, bize bu iş kaldığından da değil ama yinede kendimi hem tarihe karşı, hem de atiye karşı sorumlu hissediyorum ve Üstat Necip Fazıl Kısakürek’i yazmaya mecburum…
Fethullah Gülen Hoca Efendi, bir sohbetinde “Biz bu çağın insanlarıyız” diyordu, evet, bu çağın insanıyız. Peki, bu çağın insanı olmak nedir? Bu çağda Müslüman olmak nedir?
Üstat’ı anlayacaksak mutlaka bu soruların cevabını da vermemiz gerekir ama biliyorsunuz uzun uzun anlatır dururuz, bir depo laf… Ne anlatmaya yetecek yer var ve de biliyorsunuz, konuşmanın çok sevildiği ve kimsenin kimseyi dinlemeye layık görmediği bir çağda konuşsan ancak boş konuşursun…
Ben Cumhuriyet sonrası ülkemizin insanını bazı sosyolojik dönemlere ayırıyorum. Önce Atatürk nesli, sonra CHP kıtaları, Menderes nesli, 1960 yani ihanet ve cinayete hayır diyemeyenler, 1970 marjinal nesil, 1980 dönemi devletin ezeceğinden korkup sinen nesil ve tabi bizler, yani Özal nesli…
Baskının az olduğu, İslam’ın daha önceki yıllara göre görece daha rahat yaşandığı dönemler ve tabi bu dönem Süleyman Demirel ile akamete uğruyor, 28 Şubatın kaybedilmiş nesli ve tabiî ki “Ak nesil”…
İnşa Allah onlar geliyor, ben gelecek “Ak nesil”den doğrusunu isterseniz çok şey bekliyorum…
Neyse konumuz o değil elbette. Bunları şunun için yazdım, biz Necip Fazıl Kısakürek’i davasından daha çok şiirleri ile anladık. Bizden bir nesil önce Necip Fazıl Kısakürek daha net anlaşıldı. O neslin tek yanlışı Necip Fazıl Kısakürek’i sigara ile özdeşleştirmesi ve çok fazla sigara içmeleridir. Tabi birazda saldırgan bir yapıları vardır, mücadelecidir… Ama o nesile çok şey borçluyuz, zira dirayetli bir şekilde “Hayat İman ve Cihattır” demeseler, yurtlar, okullar açmasalar ne bizler ne de bizden sonraki nesiller yetişirdi. O nesil Bedir Neslini temsil eder benim gözümde.
Neyse konumuz Üstat Necip Fazıl Kısakürek, tekrar konumuza dönelim: Ben üstadın nerede ise bütün eserlerini okudum, “Yılanlı Kuyudan” isimli eseri Üstat’ın hapishane yıllarını anlatır, zor, çileli ama onurlu yıllar. Zindandan Mehmet’e Mektup işte o yılanlı kuyuda doğmuştur, en çok etkilendiğim eseridir diyebilirim.
Allah’a açılan küçük pencereden bütün Anadolu’ya Mücadele ruhunu aktarabilen hakikaten güçlü bir Müslüman. Çocukluğumda bizler Üstat’ı görmediğimiz halde hayrandık. Belki benim yıllarca Sarı Basın kartına bu kadar önem vermem bile Üstat’ın Sarı Basın Kartı ile İstanbul’da tramvaya bindiğini bilmemdendir. Eğer gazeteci olmuşsam elbette başka da bir sürü nedeni vardır ama herhalde Üstat’ın etkisi bunların içinde en fazladır diyebilirim.
İşte büyük olmak böyle bir şey, yıllar geçerken isminiz ölmez, küçülmez, büyür, kutsallaşır, değerlileşir. Üstat’ın sırrı gerçekten büyük olmasındadır ve tabiî ki onu büyük yapan Moskova’ya satılmadan, parasız, malsız mülksüz kalmasına rağmen İslam’ın nurlu ışığının aydınlattığı yoldan hiç ayrılmamasıdır.
Allah ondan Razı olsun, ben “Yol O’nun, Varlık O’nun, gerisi hep angarya” diyen büyük mütefekkir, şair ve evet Mücahit’i hasret ve saygıyla anıyorum. Rabbimiz Mekânını cennet eylesin. Bizleri O kutsal yoldan ayırmasın…
Ayrıca Büyükşehir Belediyesini, Meram Belediyesini, Necmettin Erbakan Üniversitesini, KTO Karatay Üniversitesini, Selçuk Üniversitesini, Mayıs ayında bütün Konya’ya hatta Konya’yı aşarak bütün Türkiye’ye Üstat’ı anlattıkları için müteşekkiriz, hepsini kutluyoruz.
Bugün neslimize Üstat Necip Fazıl Kısakürek’i anlatmak bir milli davadır. Onunla birlikte tabi İslam davasının şeytan çağında kutsal mücadelesini veren Esad-ı Erbil Efendimiz, Said-i Nursi Efendimiz, Süleyman Hilmi Tunahan Efendimiz, İskilipli Atıf Efendimiz, Mehmet Akif Ersoy, Hacı Veyis Efendimiz ve ismi aklımıza gelen gelmeyen nice İslam Çınarları anlatılmalıdır yeni nesillerimize. Anlatmalıyız, filmlerini, dizilerini çekmeliyiz.
Üstat Necip Fazıl Kısakürek, zor zamanda konuşmanın onurlu ve vakar ismi, Allah (C.C.) Davası ile atan bir kalp ve Çilenin nakış nakış işlenerek “Allahüekber” haline dönüştüğü kutsal Mücahit…
Üstadım “Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!” diyordun ya, işte o vasiyete uyan milyonlar var şükürler olsun bugün… Ve diyoruz ki, Allah senden Razı olsun, büyük söz ustası ve Büyük Mücahit, bizler senin kutsal mücadelenin ışık tuttuğu yoldayız Şükür Rabbimize…