Yol medeniyetinden yön medeniyetine toplumları yönlendirecek olanlar, medeniyet mensuplarının liderleridir.
Liderlerinin çokluğu, medeni bir toplumun en önemli iftihar sebebidir.
Kalabalıkları arkasından sürüklemeyi bilen lider insanların sahip olduğu en önemli meziyetlerden biri, belâgat sahibi olmalarıdır.
Kelam ehli olan söz sultanları, koca bir medeniyetin yürüyüş havzasının mimarlarıdır. Söz sultanlarının bu havza içindeki en önemli şaheserleri de şüphesiz ki şiirlerdir.
Belâgat sahibi insanlar şiirden beslenmekte ve medeniyet yürüyüşünü şiirle beslemektedirler.
Dünyanın en kıymetli hediyesini almış olan sanat eseri şiirdir. İnsanlığın Serveri’nin övgüsüne mazhar olmuş şiire baş tacı olan hırka, hârikalar diyârına gölgelik eden bir ulu servidir.
Çok gerilere gitmeden şiirin milletimiz nezdindeki yerini tespit edecek olursak; okuduğu bir şiirle kendisine özgürlük kapısı kapatılan ama milletin gönül kapılarını ardına kadar açan bir liderin liderlik yürüyüşünde geldiği nokta ve milleti getirdiği nokta ortadadır.
Söze hâkim olan Usta, şiirle başlayan yürüyüşünü şiarlı insanları da yanına alarak devam ettirmiştir.
Usta’nın yanında yürüyen insanlardan biri, bu kutlu yürüyüşün bayrağını bugün-yarın devralacaktır. Emânet ehline teslim edilmek üzeredir.
Kalabalıkları arkasından sürükleyen Usta, yürüyüşünde geriye bakmayı ihmal etmemiştir. Arkasından yürüyenlerin en gayretlilerini en yakınına alma ferâsetini göstermiştir.
Ahmet Davutoğlu bu ferâsetin en önemli tezâhürlerinden biridir. Arkada yürüyen bir gölge adam değil, liderine vefâlı bir bilge adamdır.
Ahmet Davutoğlu’nun ilk görevlendirilmesini Yeni Şafak ya da Akit gazetesinden okuduğum zaman yıl 2002 ve ikâmetimiz İstanbul idi.
Hadimli bir Toros evladı olarak, Taşkentli bir bilgenin istişâre makamına seçilmiş olmasıyla gururlanmıştık.
Yıllar geçti, yollar tükendi, yılanlar dört bir yanı sardı; kırk yıllık bir takiyye, ihânet şerbetine dört elle sarıldı ve bu devletin bekâsına kastetti. Bu hâinlere karşı bir avuç serdengeçti ile mücadele eden Usta, Bilge Adam’ı da her dâim yanında buldu. Ahmet Davutoğlu o serdengeçtilerden biri oldu.
Son on yılda Milletimiz vefâlı bir dost, bir lider; dünya mazlumları da feryâdına ses olan bir mahzun hâmisi kazandı.
21 Ağustos 2014 tarihi, 14 Ağustos 2001 tarihi kadar öneme haiz bir dönüm noktasıdır. Belâgat sahibi bir Usta’nın ferâset sahibi bir Bilge Adam’a işaret ettiği gündür.
Ahmet Davutoğlu’nun bir gölge adam değil, bir Bilge Adam olduğunun ilanıdır 21 Ağustos.
Yazımızın girişinde bahsettiğimiz şiire geri dönmenin vaktidir.
Büyük Usta, bu kutlu yürüyüşü bir şiirle başlatmıştı. Bilge Adam’ın da yürüyüşüne kutlu bir şiir eşlik etsin.
Gönlümüzden geçen, şiirin 21 Ağustos günü okunması idi ama olmadı. 27 Ağustos belki bunun için biçilmiş bir kaftandır; liderlik kaftanı da o gün giyileceğine göre…
Bilge Adam, bu millete lider olmanın fırsatının verileceği o gün, toplanmış ihtişamlı kalabalığı Üstad Necip Fazıl ile buluştursun ve Büyük Usta’ya vefasızlık yapan ve Usta’nın bu millete kazandırdıklarını görmezden gelen utanmazlara seslenircesine ve bir o kadar da kendine kutlu bir yol çizercesine desin ki:
Tohum saç; bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa, bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk,
Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!
Şiirle başlayacak bu ikinci kutlu yürüyüş, inanıyoruz ki dünyanın en ücra şehirlerine ulaşacaktır. Milletin liderlerinin şiire vefâsı, bu liderlerin vedâsını büyütecektir ve gönüllere hiçbir zaman vedâ etmeyeceklerdir.
Bilge Adam’a hikmetli söz yakışır. Sözlerdeki hikmet şiirde tecessüm etmişse, o zaman Bilge Adam’a şiir okumak yakışır.
Duânızı eksik etmeyin efendim.