Unutulan Dönüşüm “Disiplinler Arası Eğitim Yaklaşımı Modeli”

Hakkı Gündüz

2020-2021 eğitim-öğretim yılında 9. Sınıflardan başlamak üzere “disiplinler arası yaklaşım” modeline geçileceği dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK tarafından açıklanmıştı. Ortaöğretimde çok sayıdaki ders türünü azaltmak, deneyime yönelik eğitim, atölye ve laboratuvar çalışmaları, alan derslerinde proje temelli ve uygulama çalışmaları bu modelin ana felsefesini oluşturmaktadır. Ancak üzerinden iki yılı aşkın süre geçmesine rağmen unutulduğu, dillendirilmediği görülmektedir.

“Disiplinler Arası Eğitim Yaklaşımı” neden önemlidir?

Bu model, öğrencinin akademik başarısının yanında, öğrencinin sosyal, fiziksel, duygusal ve kültürel ihtiyaçlarının da ele alınarak bütüncül gelişimin üzerinde durur. Öğrenmede disiplinler arası temalar ve olgular temele alınarak disiplinler bu olgular ve temalar etrafında birleşerek öğrenciyi bütüncül bir kavramaya ulaştırır. Disiplinler iç içe girmiş durumda olur. Öğrencide bütüncül bir bakış açısı kazandırmanın yanında, öğrencinin büyük ölçüde katılımını sağlayan bir araştırma ve sorgulama kazanımı geliştirmesine yardımcı olur. Öğrenciler öğrendikleri ile farkına vardıklarının gerçek dünya ile bağlantısını kurup, ilgi alanları oluşturur ve sorunları çözmeye çalışır. Öğrenci disiplinler arasında gezinir, durumu ders olarak algılamaz. Bir olay ve olguyu tek boyutlu değil çok boyutlu olarak öğrenmeye başlar.

Eğitimci olarak istediğimiz öğrenci tanımlaması nedir? Hemen hemen her öğretmen ve ebeveyn öğrencisinde;

  • Kendisini tanımlayabilen,
  • Zamanı kavrayabilen,
  • Çevresini ve değişimleri okuyabilen, uyum sağlayabilen, değişime öncü olabilen
  • Problemlere çözüm üretebilen
  • Araştıran, uygulayan ve üreten

Gibi temel özelliklerin olmasını ister. Şu an uygulanan müfredat ve yönteme baktığımızda, bilgiyi aktarma, ezberletme sonucunda ise bir not ile değerlendirme var. Bu durum zamanla öğrencide yüksek not alamadığı derse karşı olumsuz tutum geliştirmesine neden olur. Oysa tüm bir ders sadece bir sınava bağlı değildir. Amacımız dersi ezberletmek değil, aksine anlamak, bağlantı kurabilmek, çözüm üretebilmek olmalıdır.

Ortaöğretim müfredatları farklı okul türleri ile birlikte her türün kendine özgü müfredat yapısı ile eğitim verildiği bir eğitim basamağıdır. Özellikle ilkokul ve ortaokulda hayat bilgisi, sosyal bilgiler ve fen bilgisi gibi dersler ortaöğretimde birbirinden bağımsız fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya, sosyoloji, felsefe gibi disiplinler olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada bir konunun sadece dersin kendisini ilgilendiren kısmı ile ve tanımlama amacıyla anlatıldığını görmekteyiz. Oysa bir olgu veya olay tek başına ele alınamaz. Özellikle de sosyal bilimlerde. Örneğin “Göç” olgusu tarih dersi için sadece bir mekân değişikliği, savaşın sonucu ya da yeni yerler fethetmek iken coğrafya dersi için bir iklimsel zorunluluk, doğal afet sonucu olabilir, sosyoloji için ise toplumsal değişiklik, farklılık veya zorunluluk diğer yandan ekonomi için ise ekonomik zorunluluk, yaşam mücadelesi olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu durum sadece göç kavramı için geçerli değildir, tüm kavram ve olaylar tek bir boyuttan ele alınamaz, her kavram ve olayın birden fazla boyutu vardır.

Gelecekte izler bırakacak yeni eğitimsel anlayış bilimin alt dallarını birbirinden bağımsız ve ayrı bir şekilde ele almak yerine birbiriyle ilişkili veya bütünleşik olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu sayede ortaya konulan bilgi doğrudan yaşamla ilişkili, bütünleyici olarak ortaya çıkar.

“Disiplinler Arası Yaklaşım” eğitim programı hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin işbirliği içinde çalıştığı bir ortam oluşturmaktadır. İşbirlikçi öğrenme ortamının yanında özellikle olaylar ve olgular arasında farklı bağlantıların farkına varan, hem değişen bilgi dünyasına hem de değişen dünya düzenine uyum sağlayan bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayacak bir eğitim modeli olarak da karşımıza çıkmakta ve uygulanması kaçınılmaz bir sistem olarak görülmektedir.

Hakkı GÜNDÜZ

Felsefe Grubu Öğretmeni