"Eğitim şart!" cümlesi hayatımızda yer etmiş cümlelerden biridir. Eğitim önemli elbet, ama eğitim kurumları da en az bu kadar önemlidir. Peki eğitim kurumlarında durum ne?
Özellikle üniversitelerden bahsetmek istiyorum. Öğrencilerin, hocaların, idarecilerin, üniversitelerden sorumlu üst düzey yetkililerin eğitime bakış açısının birçok yönden farklılık arzettiğini söyleyebilirim. Bu durum doğal olabilir, farklılıklar elbette olmalı, yalnız ortak düşünceler çok az olduğu için sorunlara çözüm üretme noktasında çok ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.
Sorun çok, bu sorunlar öğrenciyle muhatap olmayan birkaç kişinin ürettiği çözüm önerileriyle giderilmeye çalışılınca çözüm olmuyor maalesef, sorunlara bir yenisi ekleniyor.
İlahiyat Öğrencileri Platformu'nda görev aldığım dönemde, Türkiye'deki tüm İlahiyat Fakültelerinde yaşanan sorunları her fakülteden bir temsilci arkadaşımız tespit etti. Ortak sorunları arkadaşlarla oturup derledik, bazıları için çözüm yolu bulduk, bu sorunların giderilmesi için hem önerilerimizin hem de sorunlarımızın bulunduğu dosyamızı hazırladık. Bununla ilgili iki YÖK üyemiz, Diyanet İşleri Başkanı, Memur-sen Başkanı ve TBMM'de bir milletvekilimizden randevu alarak özel görüşmeler yaptık.
Çok önemli ve acilen çözüm üretilmesi gereken sorunlarımız vardı. Bu sorunlara çözüm üretildi mi derseniz kısmet evet. Görüşmelerde kimi durumların sorun olarak bilinmediğini öğrendik ya da alınan kararların ne denli problemleri beraberinde getirdiğini yetkililere iletmiş olduk.
Hiçbir zaman sorun çıkaran değil, her zaman çözüm üreten ya da çözüm arayan insanlar olmaya çalıştık. Bu durum bazen yetkilileri rahatsız etti. Olsun, adaletsizlik sezersek her zaman yazmayı yeğleriz.
Genel problemlerde dahi yetkililerle görüşüp çözüm üretme yoluna giderken bazı üniversite yetkilileri, yetkileri dışında işler peşine düşüyor.
Sorunu kendileriyle çözemeyip daha üst bir yetkiliyle görüştüğümüzde bunu içlerine sindiremeyip kendi üniversitelerinin öğrencilerine düşman kesilebiliyorlar. Her şartta, her şeye itaat etmek hamurumuzda olmadığından belki, bu hoşlarına gitmiyor, şakşakçı olmamız bekleniyor.
Hiç kimse kusura bakmasın, üniversiteler kimsenin tek elinde olamaz. Kimse üniversitede derebeylik yapamaz.
Bir başka sorun da kadroları kendi cemaatinden insanlarla ya da kendi istedikleri kişilerle doldurmaya çalışmaları...
Bir yandan fetö bağlantısı olan üniversite hocaları görevden alınırken boşalan kadrolar yine başka cemaatin adamlarıyla doldurulmamalı. Hatta boşalan kadrolar kimlerle dolduruldu, puanları nedir, usulüne uygun şekillerde mi alım yapılıyor, kesinlikle bakılmalı. Zira böyle yapılmadığını bildiğimiz alımlar yapılıyor.
Dedim ya; çözüm arayışı içine girince sizi dinlemiyorlar, dekanlıklar vasıtasıyla öğrencilerine uyarı yapılmasını istiyorlar. Yazınca rahatsız oluyorlar. İsim vermiyoruz ama; demek bam tellerine dokunuyoruz ki, üstlerine alınıyorlar. Bu da iyi bir şey, tabi bu durumdan kendilerine ders çıkarabilenler için.
Eğitim kurumları, yetkilileri tarafından derebeylik haline getirilmekten korunmalı.
Üst düzey yetkililer de sorunların doğru tespit edilmesi adına sadece üniversite rektörleri ya da dekanlarıyla görüşmeyip fakültelerde çözüm üretebilen ya da bunu kendine dert edinmiş hoca ve öğrencilerle de zaman zaman görüşmeler yapmalıdır.
Hepimizin derdi daha iyi bir eğitim almak ya da daha iyi bir eğitim vermek olursa en büyük çözüm bu olacaktır. Hepimizin derdi bu olmadığından çözüm ürettiğimizi zannedip yeni bir sorunlar karşı karşıya kalıyoruz.
Daha iyi bir gelecek için eğitim şart da, bu çözüm üretme sevdasında olan insanlar eliyle olsun. Niyetimiz hayr, akıbetimiz de hayr olsun.