FETÖ’ye yönelik operasyonlar derinleştikçe ve gözaltına alınanların ifadeleri alındıkça paralel yapının nasıl bir hain yapılanmanın içine girdiği gözler önüne serilmeye başladı.
Paralel yapı Selçuk Üniversitesi, Mevlana Üniversitesi ve Sabah Dershanesi etrafında adeta bir “bermuda şeytan üçgeni” oluşturmuş. Selçuk Üniversitesi zaten FETÖ’nün sadece Konya’da değil Türkiye’de de kalesiymiş.
2008 yılından beri FETÖ’nün Selçuk Üniversitesini kendine üs olarak kullanıp, kendilerinden olan akademisyenlerle hareket ederek diğer üniversitelere de buradan akademisyen yetiştirme planları içindelermiş.
Olay, Final operasyonunda tutuklanan ve rektörlüğünün bitmesine 1 hafta kala salıverilen Süleyman Okudan’a kadar uzuyor. Okudan serbest kaldıktan sonra tekrar tutuklanmama sözüne karşılık hiç haz etmediği Hakkı Gökbel’e destek vermiş ve kendi rektör olacakmış gibi O’nun rektörlüğüne çalışmış ve birinci çıkmasını sağlamıştı.
Şimdi ortaya çıkan belgelerden görüyoruz ki Mevlana Üniversitesini de bu amaçla kurmuşlar. Mevlana Üniversitesi’nin arazisinin büyük bir kısmının o dönem Selçuk Üniversitesi Rektörü Hakkı Gökbel tarafından usulsüz bir şekilde Mevlana Üniversitesine devredilmişti.
Son ifadelerden ve itiraflardan anlaşılan Mevlana Üniversitesi de Selçuk Üniversitesi tarafından kontrol ediliyormuş. Zaten Hakkı Gökbel’in de görevden alınarak uzaklaştırılması da bunun bir kanıtı olsa gerek.
Demek ki Selçuk Üniversitesi yönetimi ile Mevlana Üniversitesi Mütevelli Heyeti birlikte çalışıyormuş.
Tam bir paralel yapılanma…
Görevlendirecekleri akademisyenleri birlikte belirleyip bunların tümünün örgüt üyesi olmasına çaba sarf ediliyorlarmış.
Selçuk Üniversitesi’nde yapılan operasyon sonrasında ilk olarak bizim gazetemizin yayınladığı 167 kişi aslında üniversitenin oldukça kalabalık akademik kadrosu göz önünde bulundurulduğunda neredeyse devede kulak kalıyor. Rektör Mustafa Hoca bunun bir açıklamasını yapabilmeli. Neden sadece 167 kişi hocam? Neyi bekliyorsunuz? Ya da neden çekiniyorsunuz mu? Demeliyiz.
Mustafa Şahin’in de 17 Aralık Operasyonlarından sonra iki yıl boyunca Rektör yardımcısı olarak görev yaptığını var sayarsak buradaki durumunun vahameti Rektör Mustafa Şahin için acı görünüyor. Onlar bu yapılanmaya devam ederken hükümet onayı ile oraya atanan o zamanki rektör yardımcısı Mustafa Şahin Hocanın hiç ses çıkarmadığını ya da gerekli mekanizmalara bilgi vermediğini görüyoruz.
Bugünkü manşet haberimizde gördüğünüz gibi, aslında FETÖ çok uzun zamandır Selçuk üniversitesini gözüne kestirmiş. Burayı bir yuvalanma ve data merkezi yapmayı planlamışlar. Ne yalan söyleyeyim aslında büyük ölçüde bunu da başarmışlar. Bu 15 Temmuz olaylarında daha yakından bakınca gördük ki, aslında konu sadece Selçuk’la da sınırlı değilmiş. Burada yetiştirdikleri Yüksek Lisans ve Doktora öğrencilerini diğer üniversitelere virüs gibi yayarak, tüm bilim camiasını zehirlemek üzerelermiş.
Hâlâ da FETÖ’cü akademisyenlerin çok büyük bölümünün görevinin başında gizlendiği biliyoruz. Onlar da herkes gibi meydanlara çıkıyor, devlete destek veriyor hatta Fethullah Gülen’e küfrediyor. Ancak gerçekte içlerindeki FETÖ ruhu duruyor. İşte burada çok iyi saklanan FETÖ’cü akademisyenleri bulmak lazım. Yoksa gelecek yıllarımız ve eğitimimiz büyük tehlike altında.
Bugün yapılan operasyonlar, bu kadar çok personel alımı varken görevden alınanların sayısının çok az olması birbiriyle örtüşmüyor. Adaletin yerini bulabilmesi için çok daha fazla kişinin görevden uzaklaştırılması gerekiyor. Şahin Hocam duyamadım…