Sabahları yürüyüş yaparken tebessüm eden insanları görmek, minibüse bindiğimde şoför amcanın tebessümü, komşunun sütlaç ikramı…
Hayat umut aşılamakla güzelleşiyor aslında.
‘Her şey güzel olacak’ umudunu taşımakla başlıyor.
Bir çocuğun gözlerinin gülmesi kadar önemli ne olabilir ki?
Sağlığımızın yerinde olması, helal kazanıyor olmak!
Eksikliklerin giderilebilecek olması, tanımadığımız insanlara el vermek!
Her şey biz insanlar için ve bazen ‘uçurumun kenarındayım hızır’ dediğimiz oluyor. O zamanlarda Müslüman fıtratımızdaki ‘sabır’ bizleri rahatlatıyor ve hatta ihya ediyor.
Ülkemizin ve dünyanın içerisinde bulunduğu buhran elbette ki hayatı zor kılıyor. Ancak psikolojimize yerleştirilmeye çalışılan ‘mutsuz kadın’ ‘mutsuz çocuk’ ‘mutsuz evlilik’ misyonları adeta ateşten gömlek. Televizyonlardaki reklamlar, diziler, gazete manşetleri her şey ve her şey bizleri bunalımda olma zorunluluğuna sürüklüyor.
Pazartesi sendromu son yılların modası…
Mutsuz ama mutlu pozlar veren bir kitle haline getirilme amacı, acaba hangi mihrakların bu yüzyıldaki para kaynağı!
Mutsuzluk da bence hayatın bir parçası. Ağlamak gözyaşı. Bunların hepsi bir nimet. Ancak bunu hayatın merkezinde tutmak sıkıntı. Hep mutsuzmuş ve yaşamanın bir anlamı yokmuş gibi yaşamak! İşte sıkıntı bu.
El verin hayata!
Tebessüm edin, karşılığını alın.
Tranvayda yaşlılara yer verin(altın gününe giden teyzelerde tranvayda oturarak yolculuk etmeyi hak ediyor bence). Yeni taşınan komşunuza bir demlik çay ikram edin. Apartman görevlinize ‘hayat nasıl gidiyor’ diye bir sorun. Amirinize sürekli ‘Erol Taş’ mış gibi veya çalışanınıza ‘akşama kadar boş oturuyor’ gibi davranmaktan vazgeçin.
Çocukların gönlünü kırmayın, bırakın telefonlarınızı bir kenara, her ay yeni oyunlar yüklüyorsunuz. Teknoloji sizlere zaten eğlencede sınır tanımıyor. Ama evlatlarınızla anılarınız baki! Evcilik oynayın onlarla, bisiklet sürün, çamura bulansın paçalarınız. Sevgi iyi çocuk yetiştirmenin temel şartı ve içi doldurulmamış bir sevgi bunalıma sürüklüyor çocuklarınızı.
Anne babalarınızı ziyaret edin. Of demeyin. Üf demeyin. Söylediklerinizi anlamıyor ya da sizin teknolojik birikiminize (!) yetişemiyor olabilirler. Ancak emin olun ki sizin onlardan öğrenecek daha çok şeyiniz var. Hayat tecrübesi sizlerin teknolojik verilerinizin çok gerisinde. Bence onların geçmişte yaşadıklarını dinlemek, anlamsız senaryolarla yazılmış dizileri izlemekten kat be kat daha manalı!
Acılarınızın ya da kederlerinizin arkasına sığınarak veya hayat hep sizi mutsuz ediyormuş gibi yaşamaktan vazgeçin. İmtihan dünyası olduğuna iman ettiğimiz bu hayatta, kederlerinizin esiri olmayın. Her ne yaşanırsa yaşansın emin olun ki, her şey bir gün son bulacak.
Yaşlandığınızda yüzünüzde kahkahalarınızın izi olsun. Bırakın beyazlasın saçlarınız, boyasızda fazla güzelsiniz. Kibirsizliğiniz sizi olduğunuzdan daha genç gösteriyor! Tebessümünüz herkesin aklında kalacak en iyi anı bence.
Bırakın kavga etmeyi, orta yolu bulmak iki güzel cümleden geçiyor. Özür dilemek de güzel, affetmekte. Hayatı zorlaştırmakta bizim elimizde, kolaylaştırmakta. Tercih sizin. Hayat sizin hayatınız.
Hiç kimse için değilse, evlatlarınızın geleceği için;
Umut aşılayın.
Hiç vakit kaybetmeden hadi buyurun sizde el verin hayata…