Eski Maliye Bakanlarımızdan Kemal Unakıtan, gazeteciler tarafından sorulan, “yeni kabinede yer bulmayı bekliyor musunuz?” sorusuna, “ümit fakirin ekmeği” diyerek cevap vermişti ve ortamda gülüşmelere sebep olmuştu.
Ümit gerçekten fakirin ekmeği mi?
Ümidi hak etmek lazım mı?
Her konuda ümit beslemek, en temel hakkımız mı?
Ümit beslemenin zamanı var mı?
Ümit ile hayal aynı şeyler mi?
Evet, sorularımızı çoğaltmak mümkün.
Maliye bakanlığı yapan bir insanın yeniden maliye bakanı olması yönünde ümit beslemesi en doğal hakkıdır.
Dört yılını liseye vermiş, gecesini gündüzüne katmış ve nice eğlencelerden feragat etmiş bir öğrencinin iyi bir üniversite kazanma ümidi en doğal hakkıdır.
Kendisine verilen bütün görevleri layıkıyla yerine getirmiş ve gayretini menfaate alet etmemiş bir kamu görevlisinin terfi etme ümidi en doğal hakkıdır.
Dokuz ay karnında taşıdığı yavrusunu sağlıklı bir şekilde kucağına almayı ümit eden annenin bu ümidi de, saygıya değer ümitlerden biridir. Babanın kucağı boş mu kalsın? Elbette hayır ve annenin ümidinde babanın payı tartışılabilir mi?
“Gençliğinizde korku ile yaşayın ve ihtiyarlığınızda ümidi başucunuzdan ayırmayın” tavsiyesi, ümit için söylenmiş en güzel sözlerden biridir. Gücünüz varken her şeyi yapabilirsiniz ve kimse sizden hesap da soramayabilir. Bu zamanlarınızda yanınızda Allah korkusu var ise, aşırılığa kaçmaz ve kendinizi sınırlayan bir ilâhi mekanizmaya teslim olursunuz. İhtiyarlık ziyaretinize geldiğinde bilin ki, o artık sizin ebedi misâfirinizdir ve bu misâfire ikramda kusur edebilir ve önemli kulluk vazifelerinizi yapamayabilirsiniz. Bu zamanlarda da Allah’tan ümidinizi kesmeyin. Kıymetli söz yeniden paragrafı taçlandırsın: “Gençliğinizde korku ile yaşayın ve ihtiyarlığınızda ümidi başucunuzdan ayırmayın.”
Gençliğinde korku ile yaşayanın, ihtiyarlığında en doğal hakkıdır ümit beslemek.
Sözü çok mu uzattık?
Bu kadar da uzatmasak, piyango çok soğuk kalacak satırlarda. Isınma sayalım bu satırları ve piyangonun millisine, sayısalın ilmisine, kazı kazanın binlisine, süper totonun hünerlisine ve haksız ümidin yüzlercesine geçelim.
Devlet eliyle yürütülen ve haksız ümidin yüzlercesini taşıyan bu uygulamalar, bu günlerde biraz daha gündemi meşgul etmeye başladı ve isimlerini hakkıyla sayamayacağımız onlarca bahis oyunu var ümit bekleyen(!)
Mâlum, yılbaşı yakın. Yılbaşı demek milli piyango demek; yılbaşı demek, zengin olmak demek; yılbaşı demek, bilet kuyrukları demek. Devlet eliyle yürütülen bu ümit tacirliği, basirete düşman olmuş bir anlayışın, tüccarlık yapması ile eşdeğer bir durumdur ve sonunda kârlı çıkan bir taraf bulunmamaktadır.
Ümit beslemeye gelirsek; tüccarlığını devletin yaptığı bu alışverişlerden kâr elde etme ümidini beslemek hiç kimsenin hakkı değildir. Bu ümit, haklı bir ümit de değildir.
Bu ümidi beslemek için ortaya konan bir emek yok, katlanılan bir külfet yok, verilen karşılık ile beslenilen ümit arasında uçurumlar var ve piyango bileti alarak zengin olmak ümit/hayal ediliyor. Bu hayat, bu hayaller için bahşedilmedi bize.
Sosyal dokuyu zedeleyen ama bunda bir mahsur görülmeyerek devlet eliyle yürütülen bu ümit tacirliği, anlaşılan el değiştirecek ve basiretsiz tüccarlığın sadece tarafı değişecek.
Bunda amaçlanan fayda nedir bilemiyorum. Ümit tacirliğine son verilmesi beklenmiyor ve haksız ümitler yine ortalıkta dolaşacak ve hayal ile yaşayan insanlara yeni insanlar, yeni canlar eklenecek.
Bu zamana kadar, bir defa olsun ümit tacirlerine malzeme olmamış, tek bir piyango bileti dahi almamış, bir kez olsun sayısal oynamamış, türlü türlü beygirlere “haydi aslanım” dememiş, kazı kazanların cazibesine kapılmamış bir insan olarak bu satırları bütün kalbimle sahiplenerek kaleme alıyorum.
Kıymetli insan Osman Özsoy’un 5 Kasım 2013 tarihli Yeni Şafak gazetesindeki yazısının, ümit tacirliğinin millisi olmaz yönündeki değerlendirmesini içeren ve okunmaya değer bir yazı olduğunu belirterek sözü tamamlayalım.
Ümit etmek elbette hakkımız ve inanan insanların yeri ümit ile korku arasındadır.
Ümit makamını doğru tayin etmek temennisiyle…
Duânızı eksik etmeyin efendim.