17-18 Mart 2022 tarihlerinde, Selçuk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde “Mahiyet ve Hakikat Bağlamında Vahiy Olgusu Sempozyumu” tamamlanmış oldu. Sempozyuma yönelik beklentimizin üstünde bir ilgi ve alakayı müşahede ettik. Sempozyuma gösterilen bu teveccüh, ele alınan konunun ne denli önemli olduğunu da bir kez daha göstermiştir. Pandemi süreci sebebiyle hasret kaldığımız ilmî ve sıcak ortamlara böylesi önemli bir organizasyonla kavuşmak bizleri daha da mutlu etmiştir.
İki gün süren sempozyumumuzda bir kısmı yüz yüze bir kısmı da online olmak üzere yurt içinden ve Amerika, Malezya, Güney Afrika, Mısır, Özbekistan, Kırgızistan ve Cezayir gibi yurt dışından akademisyenler ve araştırmacılar 125 bildiri sunmuşlardır. Sempozyumumuza, konuya ilgi duyan ve konu ile ilgili araştırma yapmakta olan katılımcılar da dinleyici olarak iştirak etmiştir. Açılış, protokol konuşmaları ve Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Burhan İşliyen’in “Vahiy-Sünnet İlişkisi” başlıklı konferansıyla başlayan sempozyumumuzda sunulan tebliğler birbirinden muhteşemdi.
Uluslararası vahiy sempozyumu sonuç bildirgesinde birçok tespit, teklif ve mülahazalara yer verilmiştir. Bunlardan birkaç paragraf şöyledir:
- İslam dünyasında vahiy olgusu; akıl-nakil ilişkisi, hüsün-kubuh meselesi, kelam sıfatının mahiyeti, kelâm-ı nefsî, kelâm-ı lafzî ayrımı gibi bahislerle daima gündemde olmuştur. İbadet dili ve i‘câz meselesi gibi konularda da zaman zaman vahyin mahiyetine dair mülahazalar serdedilmiştir. Arayış dönemine girildiğinden bu yana ise İslam dünyasında vahiy olgusuna dair tartışmalar ve farklı yaklaşımlar tekrar canlılık kazanmıştır.
- Nasslarda vahyin mahiyeti ve intikaline dair çeşitli ifade, kavram ve betimlemeler bulunmaktadır. Vahiy, Allah Teâla ile Hz. Peygamber arasında gerçekleşen özel bir iletişim olduğundan, vahyin dili, intikal süreci ve mahiyeti konusunda farklı rivayetler ve görüşler zuhur etmiştir. Kelam, felsefe ve tasavvuf geleneğinde çeşitli vahiy tasavvurları ortaya çıkmıştır. Vahyin mahiyetine dair tartışmalar ve incelemeler günümüzde de devam etmektedir.
-Vahyin mahiyeti İslam telakkisine doğrudan etki etme potansiyeline sahiptir ve bu açıdan vahiy oldukça hassas bir konudur. Vahiy olgusunun bilimsel bir şekilde incelenmesi ne kadar önemli ise, konunun deizme kapı aralayacak yahut İslam’ı sıradanlaştıracak söylemlere yol açabilecek kadar hassas bir mahiyet arz ettiği de bir o kadar önemlidir. Vahiyle ilgili analizlerde bu hassas noktanın göz önünde bulundurulması, bilimsel tartışmalarımızın daha verimli ve sağduyulu bir zeminde yürütülmesini sağlayacaktır.
- İslam düşüncesinde vahiy telakkisinin önemi sadece inanç esasları ile sınırlı değildir. Aynı zamanda bu telakki, birey ve toplum hayatının tüm alanlarıyla çok sıkı bir irtibat halindedir. Bununla birlikte insan, vahiy sayesinde Yüce Allah’ın varlığını, yegâneliğini, rehberliğini ve O’na karşı sorumluluğunu öğrenmekte, bu yönüyle vahiy insan için bir terbiye sürecini ifade etmektedir.
- Vahyin gerçekleşme yeri ve insanlara intikal sürecine dair nasslardaki ifade ve tasvirler değerlendirilirken, genelde miladi yedinci yüzyıl insan aklının, özelde ise o günkü Arapların muhayyilesi, kültürel mütearifesi, evren ve kozmolojik tasavvurlarının da göz önünde bulundurulması faydalı olacaktır. Ancak Kur’an vahyinin ve bu vahiylerdeki murad-ı ilahinin büsbütün zikredilen unsurlar çerçevesinde şekillendiğini söylemek, vahyin dönüştürücü etkisi dikkate alındığında isabetsiz ve yanıltıcı bir okuma biçimi olacaktır. Aynı zamanda bu bakış açısı Kur’an’ın çağlar ve coğrafyalar üstü niteliğine gölge düşürecek bir sürece de kapı aralayacaktır.
- Tarihselci yaklaşım, son yıllarda vahyin mahiyeti ve nüzul keyfiyetini daha hararetli bir tartışma platformuna taşımıştır. Öyle ki, bu tartışmalar fıkhî hükümlerden itikâdî prensiplere ve Kur’an’ın üslubuna kadar farklı alanlara uzanmıştır. Tarihselcilik tartışmaları Halku’l-Kur’ân ve Kur’an tarihi gibi adeta tarih konusu olarak literatürde yer alan kimi meselelerin farklı bir gözle yeniden incelenmesine yol açmıştır. Her ne kadar tarihselci yaklaşım, beşeri müdahaleler sonucunda tahrif ve tağyire uğrayan Tevrat ve İncil metinleri için sözkonusu edilebilirse de, her türlü tahrif ve tağyirden korunduğu ve kıyamete kadar da korunacağı ilahi bildirimle sabit olan Kur’an vahyi için benzer bir yaklaşımı benimsemek, tevatüren nakledile gelen bu son ilahi mesajı muharref metinler seviyesine indirgemek anlamına gelir.
- Vahiyle alakalı bir başka önemli konu da vahiy-sünnet ilişkisidir. Günümüzde vahiy-sünnet ilişkisi, yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Sünnetin vahiy mahsulü olup olmadığı da bizzat vahyin mahiyeti gibi ehemmiyetli bir konudur. İslam âlimleri sünnetin vahiy yönünü daima göz önünde bulundurmuş ve bu kapsamda; “vahy-i gayr-i metlüv”, “vahy-i bâtın”, “vahy-i hafî”, “şibh-i vahy” gibi kavramlar geliştirmişlerdir. Âlimler arasında detayda kimi farklılıklar bulunsa da, sünnetin vahiy yönü ve sünnetin Kur’an’ı beyanı daima vurgulanmıştır. Unutulmamalıdır ki Hz. Peygamber’in Kur’an’ı sözlü ve fiili olarak tebyin etmesi, muhatabı olan toplumun vahyi anlamasını, benimsemesini ve Müslümanların toplumsal bir gerçeklik olarak tarih sahnesinde yer almasını sağlamıştır.
Kısaca bu hususları vurgulayan ve daha pek çok detayları barındıran tebliğler eşliğinde nitelikli bir sempozyum programı icra edilmiştir. Programın içerik ve hatıralarıyla ilim dünyasına katkı sunacağını ümit ediyoruz. Oldukça kritik ve mühim olan “vahiy” konusunu özel olarak ele alan programların ülkemizde yeterince ve hak ettiği ölçüde yapılmadığını hatırlatarak, sempozyumun bu noktada bakir bir alanın öncüleri ve örnekleri arasında anılmasını umuyoruz. Son olarak, bu sempozyumun vahiy ve vahiyle alakalı incelenmesi gereken birçok konuya ilgi duyan araştırmacılara önemli katkılar sunacağını düşünüyoruz.