Gönül ister ki memurlarımız, herkesi kıskandıracak şekilde çalışsın.
Gönül ister ki memurlarımızın hepsi devletimizin selametini hiçbir zaman aklından çıkarmasın.
Gönül ister ki memurlarımız garibana da aynı zengine de aynı davransın.
Ve yine gönül ister ki “memur oldum, kendimi garantiye aldım” mantığıyla devlet dairelerinde rastgele iş yapılmasın.
Fakat ne yazık ki bu konuda sürekli enerji kaybediyoruz.
Sırf, mevki atlamak uğruna, “Müdürüm ile aynı camide Cuma Namazı kılmalıyım” düşüncesini güdenler var. Bu düşünce, bizim ne kültürümüze yakışır ne de örf ve adetlerimize.
Bir de bu düşünce tarzının bir kurumda makam sahibi olduğunu düşünün…
Her Cuma namazında hutbede “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı yasaklar” ayeti okunmuyor mu?
Bu zihniyet tarzındaki hayat, düzgün bir hayat değildir. Kişi, hayatını kendi başarıları üzerine inşa etmiyor ve birilerine yaranarak bir yerlere gelmeye çalışıyorsa, aslında hayatı kendine ait değildir. Birilerine kiraya vermiştir. Beyni ise ipoteklidir.
İnsanın hayatta dümeni düz tutabilmesi kendini tanımakla ilgili değil mi?
Kendini tanımayan, yaşadığı çevreyi ve toplumu nasıl tanıyacak?
Bu millet ne istiyor nasıl bilecek?
Milletin nabzını nasıl tutacak?
İman ve inanç yoksa kas ile kemik yığınından çok şey beklememek gerek.
Kendisine güvenen ve başarısından haz alan biri her zaman farklı yollardan gitmeyi tercih eder.
Bir topluluk, çöküntü ve gerileme sebeplerini bilmedikçe, ilerleme ve yükselme sebeplerini hazırlayamaz.
Memleketimizin yükselip yücelmesini istiyorsak, sıkıntı ve zorluklara el birliği ile göğüs germeliyiz. Siyasi kavgaları bırakıp, ülkemizin selameti için hangi yol faydalıysa o yoldan gitmeliyiz.
Hangi siyasi kavga Türkiye’ye fayda sağladı? Fakat birlik ve beraberlik bu ülkeye çok şey kazandırır.
Emekliyorsak yürürüz, yürürsek koşarız… Hızlanırız.
Ülkemizde, halk arasında sürekli konuşulan ve artık deyim olan “memur zihniyeti” sözünün anlamını değiştirmeliyiz.
Memurlarımız, halka örnek olmalı ve vatandaşın menfaatini kendi menfaatinden önce görmeli. Eğer ki sadece ve sadece daha yüksek maaş almak uğruna devlet kadrosuna giriliyorsa bu zihniyetin bu ülkeye zerre kadar faydası olmaz. Ve zincir halkası şeklinde peşinden de daha olumsuz zihniyetleri sürükler.
İnsanın elinde kendi vicdan ve idrakinden başka bir şey yoktur.
Tarihe bakıldığında devletlerin yavaş yavaş nasıl geriye götürüldüğü ve aşağıya çekildiği net olarak görülür.
Bu zihniyet ıslah edilmeli. Bu zihniyetten yenilik ve farklı-faydalı projeler çıkmaz. Çıkmadığı gibi çıkana da engel olur. Çok çalışan ve düşünen insanı sevmezler. Tek dertleri mesaiyi erken bitirip evlerine gitmeleridir. Bir de her ay maaşlarına zam yapılırsa değmeyin keyiflerine…
Ah benim güzel ülkem. Büyüksün ve heybetlisin fakat heybetine gölge düşürenler var.
Dalkavuklara söz düşürüp, gölge boyunu uzatmayalım.
Hayat, dalkavukluk yapacak kadar basit değil.
Dalkavuklar her zaman yanlış yolu gösterir.
Unutmayalım: “Akıl yiğide sermayedir.”