ÜÇÜNCÜ İNÖNÜ SAVAŞI

Ramazan Yaşar

Kurtuluş savaşındaki birinci ve ikinci İnönü savaşlarının olup olmadığı tartışması tarihçiler arasında süredursun; üçüncüsünün Şişli’de sürdüğünü kimse inkar edemez. Milli şef İsmet’in torunu ile Mustafa Sarıgül arasındaki kavgayı “Hollywoodluk mafya filmi” olarak görmek mümkünken; ben olayı tam bir meydan muharebesi gibi görüyorum. Benim gördüğüm daha doğru. Çünkü kavganın içinde meydan var, Mustafa var, İnönü var, Yunanlı Rumlar var, özgürlük mücadelesi, egemenlik kavgası var… Bunların hepsi biraraya gelince “Üçüncü İnönü Savaşı” çok da anlamsız bir başlık değil.   

Dünyada muhalefet partileri, özellikle ana muhalefet partisi olmuş partiler er ya da geç iktidara gelmeyi mutlaka başarmışlardır. Türkiye hariç. Türkiye’de ana muhalefet partisi bayrağını kimseye kaptırmayan ve bu konuda dünyada bile rakipsiz olan CHP’nin, bu pozisyonunu korumak için Mustafa Sarıgül’le başı dertte. Aslında Sarıgül’ün CHP ile CHP’nin de Sarıgül’le…

30 Mart seçimlerinde oğlunu Hayri İnönü’nün üzerine gölge başkan olarak seçtiren Sarıgül, Hayri’nin istifa etmemesi üzerine “mafya tutarak” “İnönü ailesini tehdit” etmiş. Bu iddialar İnönü ve karısına ait. Hatta, “750 bin dolara tuttuğu mafya, İnönü ailesinin çocuklarının kemiklerini dahi bulamayacak” itinalı bir çalışmaya imza atacaklarmış. Hayri İnönü’ye imzalattırdığı istifa mektubu detayına girmeyi İnönü soyadına bir zul olacağı için es geçiyorum. Bu İnönü ile Sarıgül arasındaki kapışmadan satış başları. Bir de kaybedilen seçimin reklam faturasını kimin ödeyeceğiyle ilgili kavga var. Seçim kazanılsaydı, Sarıgül faturayı nasılsa vatandaşa ödetirdi. Ancak seçim kaybedilince kirli çamaşırlar gün yüzüne çıkmaya başladı. 

Aydın Doğan’ın Hürriyet’i seçimlerde tüm yatırımını Sarıgül’e yaptı. Sarıgül büyükşehir belediye başkanlığını kazansaydı, yaptığı harcamaları Doğan Grubu gündeme getirmeyecekti. 7 milyonluk reklam faturasının, Doğan Grubu’nun kazanımları yanında lafı bile olmayacaktı. Ancak Aydın bey, kaybedilen seçimden sonra faturayı Sarıgül’ün önüne, Sarıgül CHP İl Başkanının önüne, CHP il başkanı da Kılıçdaroğlu’nun önüne koydu.

Bu komedi uzayınca, Sarıgül’ün siyasi kariyerinde elinden tutan abisi Hüsamettin Özkan devreye girdi. Aydın beyin de yakın dostu olan Özkan, ilaç gibi geldi. Bebek’te yaptıkları kahvaltının faturasını kim ödedi bilemiyorum ama, Hürriyet’in faturası yine ödenmedi. Bu mafya filimlerini aratmayan olaylar yaşanırken, CHP gündem değiştirmek için klasik taktiklerine başvurmaya başladı. Cumhurbaşkanına küfür, AK Parti ve AK Partililere çamur atma ayinleri yine CHP icraatlarının ön sıralarına taşındı. Konya’da Cumhurbaşkanına küfür ettirilen gencin arkasına saklanan abilerinin korkaklıkları, Yalova ve İzmir’deki ağaç katliamları CHP’nin gündem değiştirmek için başvurduğu icraatlar oldu.

Ankara’nın göbeğinde kaçak su kullanıp, Gökçek’e dürüstlük edebiyatı yapan Aylin Nazlıkara, Birgül Ayman Yılmaz’ın meclis kürsüsünde, “Türk ulusu Kürtlerle eşit olamaz” hezeyanını başını önüne eğerek dinleyen, her konuda söyleyecek bir sözü varken bu konuda tek kelam edemeyen CHP’nin Konya Milletvekili Kürt Atilla Kart’la ana muhalefette kalmalarının da bu saatten sonra imkansız olduğunu hatırlatmakta fayda var…

“Çamur at, izi kalsın; halk da bunu yutup bize oy versin” oyunları dönemi kapanalı 12 yıl oldu. Herkes bunu anladı bir tek CHP anlamadı. Halk proje, icraat, plan, program, huzur istiyor. Yalan, dolan, çamur, mafya, entrika değil…

Bu yazıya nasıl nokta koyayım diye kara kara düşünürken, ORC Araştırma'nın 2011 genel seçiminde CHP'ye oy veren 2000 kişiyle yaptığı çalışmanın sonucu imdadıma yetişti.  CHP’LİLERLE YAPILAN ankete göre, Kılıçdaroğlu'nu başarılı bulmayanların oranı %72. “CHP, 7 Haziran'da yapılacak genel seçimlerde 1. parti olabilir mi?” sorusuna “evet” diyen CHP’li oranı % 3,5.

CHP’li seçmen diyor ki; “Şişli’yi yönetemeyen, Türkiye’yi nasıl yönetsin…”