Türküler öksüz kaldı

Osman Uzunkaya

O, ses de aranan renk, ton ve tını gibi özellikler bakımından emsalsiz güzellikte bir sese sahipti. Sesi pürüzsüzdü. Duru ve akıcıydı. Lezzetliydi. Kadife gibi yumuşaktı. Sesinin kulağa ve gönle hoş gelen bir tarafı vardı. Yanıktı. Çilemek sadece bülbüle has değildi. Anadolu insanının ağıtını çilemek onun işi ve aşkıydı. Yıllarca bıkmadı, usanmadı; türkülerle yattı, türkülerle kalktı, türkülerle yaşadı, türküleri yaşattı. Halk müziğini sırtlayarak layık olduğu yere taşıyan sanatçıların başında geldi. O, halk müziğinin ve bu yolda yolculuğa çıkan sanatçıların kılavuzu oldu. Halk Müziğinin başat ismiydi. Gerek toplumda, gerekse müzik camiasında halk müziği gündeme geldiğinde ilk akla gelen onun adı olurdu. Sadece sesinin güzelliğiyle değil, sanatçı kişiliğiyle de “mihenk taşı” mesabesindeydi. Her zaman anılır ve sevilirdi. Halk müziğinin ölçütüydü. Kendisi hakkında hep; “Böyle ses bir daha gelmez”, “yeri kolay doldurulamaz” denilirdi. Adam gibi adam, sanatçı gibi sanatçıydı. İnsancıldı, yardımsever ve mütevazı bir karaktere sahipti. Türküler onun sesinde hayat buldu. Yürekleri coşturdu, yanık sesiyle hem dillerde hem de gönüllerde pelesenk oldu. Rahmetli Zeki Müren gibi, O da müziğimizin güneşiydi. İşinde ehildi, ustaydı. Bunun yanında onlarca filmde oynadı. Filmleri gişe rekorları kırdı. Altın plak ödülleri aldı. Yurt içinde ve yurt dışında sayısız konserler verdi.

Bu övgülerin sahibi Halk müziğinin kıymetli üstadı, Nuri Sesigüzel’den başkası değil elbette. Yeni nesil onu fazla tanımasa da, bizler yani bizim kuşak onun türküleriyle büyüdü. Birçoğu gişe rekorları kıran çevirdiği filmler zevk içinde seyretti.

Adı Urfa’yla özdeşleşti. Çünkü o Urfalı bir sanatçıydı. Hayatta olduğu sürece Urfa’da yetişen tüm sanatçıların elinden tuttu. Bugünün meşhur halk müziği sanatçılarının birçoğuna önderlik etti.

Sanatçımız Nuri Sesigüzel’in hayatı hakkında birkaç kelam edelim isterseniz; Nuri Sesigüzel, 1937 yılında Urfa’nın Birecik kazasında doğdu. Asıl adı, Nuri Kaçtaş’dır. Çiftçilik yapan babası; “Mağo Ağa” (Mehmet) Urfa’ya bağlı Halfeti’nin Karamezra köyündendir. Mağo ağa Beziki, annesi Nazey ise Ketik aşiretlerindendir. İlk ve orta tahsilini tamamladıktan sonra, 13-14 yaşlarında halk müziğine başladı. 14 yaşında saz çalmayı öğrendi.

Denizli Er Eğitim Merkezinde askerliğini yaptıktan sonra, memleketi Birecik’e döndü. Ardından da 1960 yılında İstanbul’a gitti. Balattaki ablasının evine yerleşti. 1961 yılında İstanbul Radyosunda yapılan sınavları geçerek radyoda kendi derlediği ilk türküsünü okurken ona sazıyla Nida Tüfekçi eşlik etti.

İlk olarak; “Kore dağlarında kar bölük bölük” adlı 45’liği yayınlandı. Ankara Radyosunun açmış olduğu sınavları kazandıktan sonra Muzaffer Sarısözen’in kadrosunda çalışmaya başladı. Bu arada ablası mahallesinden Aysel adlı bir kız ile tanıştırdı ve bu evlilikten Birgi Canberk adında kızı dünyaya geldi.

1963 yılında sinemaya başladı. 1963-1995 yılları arasında pek çok türkü besteledi ve eserlerini seslendirdi.

Nuri Sesigüzel her fani gibi, 20 Mayıs günü hayata veda etti. Cenazesine tanınmış iki sanatçı dostunun iştirak etmesi, vefanın İstanbul’da bir semt adı olduğu gerçeğini yeniden hatırlamamıza neden oldu maalesef.

O’nu rahmetle anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun inşallah.