Türkiye tarihinin en önemli yatırımlarından biri olan 3. Havaalanı projesi, dünya dengelerini değiştirecek öneme sahip olduğunu bugünlerde yeniden kanıtladı. Dünyanın en büyüğü olacak 3.Havaalanı, Avrupa, Asya ve Afrika’da havacılık sektöründe tüm dengeleri alt üst ediyor.
Son dönemlerde Almanya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu konuyla ilgili Türkiye karşıtı tutumu, ABD’nin uçaklarda elektronik cihaz yasağı kararı ve Katar Krizi düzleminde THY-QATAR AIRWAYS şirketlerine DUBAİ merkezli hamleler konumuzun başlıklarından bazıları…
Havacılık endüstrisinde Türkiye, çoklu cephede savaşıyor. Avrupa cephesinde; Almanya, İngiltere ve Fransa ile rekabet ederken, Amerika kıtasında ABD’li havayolu şirketleriyle, Afrika ve Ortadoğu bölgesinde ise Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ile rekabet halindeyiz. Bu listede Katar’ı ayrı tutarsak, diğerleriyle düşmanca bir rekabet var. Bu küresel rekabette pozisyon alan ülkeler, siyasi, ekonomik, askeri güçlerinin yanı sıra medyayı da manipülasyonlar için var gücüyle kullanıyor. Peki nedir bu işin arka planı?
Mesele şu ki, günümüzde büyük havayolu şirketlerinin tümü transfer yolcu pastasından pay kapmaya çalışıyor. Bunun sebebi ise transfer yolcu, normal yolcudan çok daha fazla maddi getiri sağlıyor. Hal böyle olunca, kapasitesi çok geniş olan bir havaalanına sahip olan ülkeler bu pastadan en büyük dilimi yiyor.
İlk cephe Avrupa semaları…
Aktarma noktası olarak Avrupa da en fazla trafiğe sahip olan Frankfurt, Londra ve Fransız Heathrow Havaalanları pastanın dilimlerini paylaşıyorlar. Türkiye’nin 3. Havaalanı projesi, işte bu sıralamayı yerle bir edecek. İstanbul, listedeki havaalanlarına göre jeopolitik olarak da oldukça avantajlı olacak. Hem Avrupa hem Asya, hem de Afrika’ya ulaşım noktasında hub görevi görecek. Türkiye’nin 3. Havaalanı sadece tek başına, bu üç havaalanının kapasitesini kaldıracak büyüklüğe sahip oluyor. Bu da pastanın baya büyük bir bölümünün Türk havacılık sektörünün midesine ineceği anlamına geliyor.
Hiçbir havayolu şirketi bugünü düşünerek kavga etmiyor. Gelecek planlaması bu kavgaların asıl sebebi. Büyük havalimanları, büyük havacılık endüstrisi demek. Bu minvalde, Türk Hava Yolları’nın gelecek 10 yıl içerisinde filosunu 2 katına çıkartması bekleniyor. Bu da şu anlama geliyor; dünyada en fazla noktaya en fazla uçuş yapan, yani en yaygın, yani en büyük havayolu şirketi THY olacak!
Peki havayolu şirketiniz güçlüyse ne oluyor?
Bunun cevabını şu şekilde verebilirim;
-THY güçlendikçe, uçak endüstrisi noktasında da iç piyasada önemli sanayi kolları oluşabilir.
-Ayrıca dolaylı yoldan turizmde canlılık oluşur.
-En önemli noktalardan biri de, win win yani kazan kazan ilişkisi. THY şuanda Somali’ye uçuşu olan tek şirket, yükselen Afrika daha yükselmeden önce Türkiye, Afrika ülkelerine bu sayede yatırımlarını hızlandırdı bile.
Yani Havayolu şirketiniz güçlüyse yurt dışı yatırımlarınız da güçlü oluyor. İşadamlarınızı dünyanın her bölgesine götürüyorsunuz, yol medeniyettir diyorum kısaca…
Lufthansa, British Airways ve AirFrance gibi firmaların Avrupa’da pabucu dama atılıyor. Türkiye küresel havacılık savaşının Avrupa cephesinde öldürücü hamleler yapmaya devam ediyor. Hatta geçenlerde Alman devlet televizyonu ZDF, 3. Havalimanının belgeselini yayınladı. Belgeselin sonunda Frankfurt Havalimanı'nın tarihin çöplüğüne gömüleceğini itiraf ediyorlardı.
Türkiye’nin yakın süreçte atlattığı iç ve dış krizlerin bu konuyla yakından ilgili olduğuna inanıyorum, bunlardan en barizi Gezi kalkışmasıydı…
Avrupa’da durum bu…
Bir sonraki yazımızda; ABD’nin uçaklarda elektronik cihaz yasağı kararı ve Katar Krizi düzleminde THY ve QATAR AIRWAYS şirketlerine suikastlar düzenleyen BAE’nin hamlelerini değerlendireceğiz inşallah...