Medyayı anlamayanlara şunu söyleyeyim, bu süreçte Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı, dolayısı ile hükümeti, devletimizi istihbarattan, askeriyeden, iktisattan ve hatta ticaretten daha fazla güçlü kılan ve koruyan, AK Parti’yi kurgularken ortaya konulan medya vizyonudur…
AA, A TV, A Haber, Kanal 24 ve elbette (istenilen düzeyde olmasa da) TRT’yi makul bir yayın çizgisine oturta bilmek, Yeni Şafak, Star Gazetesi, Sabah Gazetesi, Başbakanımızı bu süreçte çok güçlü tutabilmiştir.
Eğer bu medya olmasaydı eminim ki Gezi’de amaçlarına muvaffak olamasalar da, 17 Aralık ve 25 Aralık darbeleri sonrasındaki süreçte Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı, hükümeti, devletimizi, milletimizi yıpratırlar ve nefes alamaz hale getirirlerdi…
Bugün hala dinçsek, hala umutluysak ve kendimizi güçlü hissediyorsak bunun en büyük nedeni medyadaki sağlam duruş ve etkidir…
Elbette medya kendi başına yetmez, medyanın oluşturduğu algıyı destekleyecek güçlü istihbaratınız, askeriyeniz, polis teşkilatınız, ekonominiz, üretiminiz, tarımınız, üniversiteleriniz, liseleriniz, ilk ve ortaokullarınız olmalıdır…
Ayrıca güçlü medya ayağınızı destekleyecek sinema sektörünüz, sosyal medya altyapınız, dizi sektörünüz, program sektörünüz, müzik sektörünüz olmalıdır…
Bu çağdaş İbn-i Haldun olsa da böyle söylerdi…
Ama elbette Çin, Rusya, AB ve ABD düzleminde Avrupa Birliği’nin oluşturduğu güç havzalarının neresinde olduğumuzu anlamamız gerektiğini de söylerdir…
Bu güç dinamiklerinin içinde bir tane daha yeni güç dinamiği oluşturabilecek misiniz?
Bunu anlamaya çalışırdı…
Ben zaten şundan hiç şüphe duymuyorum, Sayın Ahmet Davutoğlu çağdaş İbn-i Haldun’dur.
Güç odaklarını çok iyi anlamış, bu havzaların nasıl oluştuğunu çok iyi çözmüş bir devlet ve ilim adamıdır Sayın Ahmet Davutoğlu…
Fakat biliyorum ki yedi başlı canavarla başa çıkmak çok zor, Türkiye bu güç dengeleriyle başa çıkamıyor…
Peki, başa çıkacak noktaya gelebilir miyiz?
Açık yazalım, D-8 ile bu iş olmaz…
İslam Ortak Pazarı gibi kavramlarda sadece fantastik bir yaklaşımı ifade eder, cari değildir, bu dünyada bir karşılığı yoktur.
D-8’le ne yapabilirsiniz, neyi başarabilirsiniz, sadece düşük düzeyde ticareti…
D-8 ülkelerine bakın; Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya…
Bu ülkelerle oluşturduğun bir birlikle ABD, AB, Çin, Rusya, Şanghay Beşlisi gibi ülkelerle ya da kuruluşlarla rekabet edemezsiniz.
Bu oyunun karşısında durmanın daha başka yollarını bulmak gerekiyor…
D-8’i yok etmeyelim, ticareti geliştirelim ama bizim başka açılımlar bulmamız gerekiyor…
Arap Birliği, İslam Konferansı Örgütü gibi D-8’de çok fazla işlevsel olamaz…
Peki, ne yapmak gerekiyor?
Bu açmazda kayıp mı olacağız, çıkar yolumuz yok mu?
İşte bugün en fazla düşünmemiz, gereken konu budur, hatta beynimiz patlayınca kadar, bugün bu konuyu düşünmeliyiz…
Şunu da yazayım, Türkiye, Çin, Rusya, ABD ve AB ile başa çıkabilir bir ülke olduğunda ancak İslam Birliği kurulabilir…
D8 gibi kurumların tek fonksiyonlu hala gelebilmesinin yolu, tam bağımsız, bu da yetmez, süper güç Türkiye ile mümkündür…
Bugün, eğitimde yapılması gerekenler var, teknoloji de ayrı ayrı alanlarda yapılması gerekenler var.
Bir tarafta nano teknoloji üzerinde çalışırken, bir taraftan motor, bir taraftan jet, bir taraftan uzay, bir taraftan küçük ama çok üst elementler haline dönüştürülmüş devre teknolojileri üzerinde çalışmalar yapılması gerekiyor…
Gıda teknolojisi, temizlik ürünleri teknolojisi alanlarında çalışmaların yapılması gerekiyor…
Moda sektöründe çalışmalar yapılması gerekiyor…
Mesela çok basit, dünyada her ülkede satılan şampuanlarımızın olması gerekiyor…
Ve nükleer enerjide, nükleer teknolojide söz sahibi olmamız gerekiyor…
Netice, her biri ayrı bir kitap konusu olan, farklı alanlarda dev çalışmaların yapılması gerekiyor…
Büyük olmak istiyorsak bunları başaracağız…
Bir de çok enteresan bir şey ifade edeyim, işin tuhaf tarafı şu, hiç başarmaya bu kadar yakın olmamıştık…
Yarın da devam edeceğiz…