Dün yazmıştım, Türkiye’nin önünde çok zorlu beş yıllık bir süreç var. Bugün de bu konuya devam edelim…
Konya’da yazar olmanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum, bu yazdıklarımız oysa ulusal televizyonlarda, gazetelerde tartışılmalı ama oralarda çapsız insanlar olduğu için bu konular konuşulmuyor, tartışılmıyor…
Bugün sağduyulu medyada ne yazık ki çok ciddi handikaplar yaşanmaktadır, Nitelikli düşünür, problemi diyebileceğimiz, bir sıkıntılı süreç yaşıyoruz.
Sağduyulu medyada boy gösterenler, birkaç yazar – düşünür dışında genelde kartel medyasının gündemini tevil ediyorlar, tekzip etmeye çalışıyorlar…
Mesela bugün İngiliz medyası, Alman medyası niye açıkça Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a saldırıya geçti, bunu tahlil etmiyorlar…
Burada İngiltere konusu var, Almanya konusu var…
Bazı şeylerin açıkça tartışılma vakti gelmedi mi?
Cumhuriyet nasıl kuruldu, İngilizlerin fonksiyonları, etkileri artık bütün Türkiye’nin anlaşılacağı şekilde konuşulmalıdır…
Ama bunu yapamıyorlar…
Son bir haftadır takip ediyorum, sağduyulu medyada, Fehmi Koru, İbrahim Karagül, Yusuf Kaplan gibi birkaç isim dışında Batının ülkemizle ilgili son yıllarda yaşadığı düşmanca diyebileceğimiz tavır değişikliği konuşulmuyor.
Konuşamıyorlar, zira o kapasite yok, bugün sağduyulu medyadaki birçok isim ne yazık ki oralara hak ettikleri için gelmedi, işte aslında yaşadığımız en büyük açmaz budur ve bunun ülkemize ciddi sorunlar yumağını getireceğini düşünüyorum…
Toplumu doğru uyarmıyorlar, doğru bir şekilde olayları anlatmıyorlar, Mehmet Barlas, Engin Ardıç, Yiğit Bulut yapıyor ama ne yazık ki bizimkiler ancak yukarıda da bahsettiğim gibi kartel medyasının belirlediği gündemi, kartel medyasının saldırılarını konuşup duruyorlar…
Oysa vakit çok fazla yok, Türkiye çok önemli bir sürece giriyor, burada medyanın çok önemi var…
Şunu net bir şekilde ifade edeyim, Kıbrıs Savaşı da dâhil olmak üzere Kurtuluş Savaşı sonrası ülkemize yönelik böyle bir saldırı hiçbir zaman yapılmamıştı…
Almanya ve İngiltere çok komplike bir saldırı planı üzerinden hareket ediyor…
Aslında bunu devlet eliyle yapmıyorlar, medya, sivil - non governmental olarak yapıyorlar.
Böyle olunca devletimiz bu saldırıya karşı koyamamış oluyor.
Türkiye eğer karşı koyarsa hemen kurdukları uluslar arası örgütler tarafından ülkemiz demokrasinin yok olduğu bir ülke olarak lanse edilecek.
Şu anda nerede ise dünyada en özgür medyanın ülkemizde olmasına rağmen Freedom House gibi bir siyonist hizmetçisi ülkemizi dünyada basın özgürlüğünün olmadığı ülkeler kategorisinde gördü.
Eğer Türkiye küçük bir engel çıkarsın, hiç şüphe duymuyorum, Beyaz Saray dâhil bizi kınamayan hiçbir yer kalmaz Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı Hugo Chavez düzeyinde bir lider olarak lanse edilir…
Peki, öyle olsa ne olur?
Hayır, olmamalıdır, Türkiye demokrasisiyle, medeniyet algısıyla, medeniyet merkezi olma özelliği ile ilerlemelidir…
Medya özgür olmalıdır, engelleyerek değil, daha güçlüsünü karşılarına koyarak bu mücadele yürütülmelidir.
Öfkelenmeden, akıllı, güçlü bir şekilde bu süreci atlatabilmemiz gerekiyor.
Bunu başarırsak Türkiye dünyada gerçek anlamda parlayan bir yıldız olacaktır…
Allah yardımcımız olsun…
Uluslararası kamuoyunu etkileyecek İngilizce, Rusça, Fransızca, Almanca, Arapça başta olmak üzere, en az on dilde yayın yapan bir medya kuruluşunu kurması gerekiyor Türkiye’nin…
Dünyadaki algıyı yönetebilmemiz gerekiyor.
Bunu TRT ve Anadolu Ajansı aracılığı ile de yapabiliriz ama mutlaka yazılı basında olmalıdır…
Tabi sadece medyada yetmez, yarın devam edelim…
Çok zor bir süreçteyiz, ya kazanacağız, ya da kaybedeceğiz…
Süreci ciddiye almanızı dilerim, zira kaybedersek sadece Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan kaybetmeyecek ve inanınız bu kayıp bu güne kadar yaşamadığımız büyüklükte bir kayıp olacak…
Anadolu’nun sonsuza değin elimizden gitme tehlikesi bile var…
Başarırsak da gelecek çağın medeniyet kurucusu Allah’ın izni ile biz olacağız…
Silahlar değil, fikirler savaşıyor…