3 yıl önce Doğu Türkistan ile ilgili bir yazı yazmıştım. Ama, aradan geçen zamana rağmen hala, Doğu Türkistan konusu ne zaman gündeme gelse, yine aynı meselenin ortaya atıldığını ve Doğu Türkistan davasının ört pas edilmek istendiğini görüyorum. Bu defa da aynı şey oldu. Aslında bu benim beklediğim bir şeydi, ancak, ortalığın biraz yatışmasını bekledim. Yine aynı mesele tekrarlandığı için 3 yıl önceki yazımı az bir değişiklikle yeniden sizin okumanıza sunuyorum.
“Baskı, zulüm, işkence. Çin’in 60 yıldır baskı altında tuttuğu Doğu Türkistan’da durum her geçen gün daha kötüye gidiyor. Kaçabilenler başka ülkelere sığınıyor, kaçamayanlarsa asimilasyondan öldürmeye kadar birçok zulümle mücadele ediyorlar” diye başlamıştı yıllar önce Kanal 7 spikeri haberlere başlarken. Evet, Doğu Türkistan’da Müslüman Türk katlediliyor. Zulüm, baskı, işkence görüyor, asimilasyona tabi tutuluyor. Doğu Türkistan’daki mazlumların ahı bütün arşı titrettiği halde anlaşılan bazı gören körlerin, konuşan dilsizlerin, duyan sağırların sadece vicdanını karartmış.
Son günlerde Doğu Türkistan’ın sesinin geniş kitlelere yayılması bazılarını Çin’den daha çok rahatsız etmiş anlaşılan. Bir insanın ne menfaati olur ki, gece gündüz, 7/24 Doğu Türkistan’daki zulmü inkar etsin. Sanki böyle bir şey yokmuş. Sanki Gülca katliamı, Urumçi olayları hiç yaşanmamış. Doğu Türkistan’da her şey güllük gülistanlıkmış gibi anlatıyor.
Yok efendim, orada baskı, zulüm yokmuş, herkes rahat içinde yaşıyormuş, söylenenler hepsi Çin’e karşı emperyalistlerin (!) yalan ve iftiraymış. Utanmasa Çin’i İslam devleti ilan edecek. “Yalancının şahidi şıracı olur” misali birde güya Çin’deki bilmem hangi arkadaşının sözünü kendi söylediklerine delil getiriyor. Ona kalsa benim de Doğu Türkistan’a gidip gelen tanıdıklarım, sizin “arkadaşlarınızın” söylediklerinin tam aksini söylüyor. Yalanının kılıfı da hazır: “Bunlar Çin’e karşı çıkmak için halkı galeyana getiriyor. Yok efendim, devletin menfaatleri buna ters, devlet bundan zarar görür” falan filan bir sürü saçmalıklar.
İşin garip tarafı da, bazıları bir müddet önce, Çin’i yerden yere vurdukları halde hayret edilecek şekilde sanki aynı merkezden düğmeye basılmış gibi birden bire Çin elçisi oldular sanki. “Zulüm karşısında sessiz kalan, dilsiz şeytandır” demişler. Sizinki şeytanlığı da geçmiş, bizzat zalimin yanında saf tutar olmuşsunuz.
Filistin konusunda, Arakan konusunda ve diğer zulüm altındaki beldeler konusunda nasıl tavır takınıyorsak, Doğu Türkistan konusunda da aynı tavrı takınmalıyız. Filistin de, Arakan da, Suriye de, Yemen de, Bosna da, Karabağ da, Doğu Türkistan da bu milletin, bu ümmetin namusudur. Oralara gereken kaygıyı, gereken hassasiyeti göstermek bu ümmetin namus borcudur. Peygamber Efendimiz (s.a.s): “Müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir” buyruğunu bildiğin halde, hala oradaki Çin zulmünü görmezden gelip, Çin’in reklamını, Çin’in sözcülüğünü yapıyorsan, kendinin hangi ümmetten olduğunu bir sorgula.
Dilerim Allahtan, kendine “Müslümanım” diyip de, Doğu Türkistan davasını görmezden gelenin gözü kör olsun, duymayanın kulağı sağır olsun, konuşmayanın dili tutulusun. Unutursak kalbimiz dursun!!!