Yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Dünya yeniden paylaşılıyor. Küresel güçler pastadan paylarını arttırma derdinde. Bu paylaşma anlaşma ile sağlanırsa daha az gözyaşı ve kan akıtılacak. Büyük güçler arasında anlaşma uzadıkça akan kan ve gözyaşı devam edecek. Daha önce de ifade ettiğim üzere kanın ve gözyaşının akmasının büyük güçler açısından bir mahzuru bulunmamakta. Yeter ki ölen Ortadoğulu Müslümanlar olsun. Şehirlerin, ülkelerin yerle bir olması da büyük güçleri rahatsız etmemektedir, yeter ki yıkılan şehirler Müslümanların yaşadığı yerler olsun. Hatta üzülmek şöyle dursun memnuniyet dahi duyarlar; savaş demek silah ve ilaç sanayinin cirolarının artması demek, savaşta yıkılan şehirlerin kendi bankalarının kredileri ve kendi müteahhitleri ile yeniden inşası demek. Milyonlarca mültecinin -kendilerine bu kadar acı yaşatmasına sebep olmasına rağmen- ölümü göze alarak, denizlerde boğulma bahasına efendileri olan Batı’nın ülkelerinde yaşamak için gösterdikleri azim. Batı kendi ile ne kadar gurur duysa az.
Neden Türkiye için yolun sonu, diyoruz. Kurulmaya çalışılan yenidünyada bana göre Türkiye’nin mevcut hali ile yeri yok. Tüm İslam coğrafyasında büyük bir iç savaş başlatan, bu iç savaş sonrası ülkelerin parçalanmasına, hatta her kabilenin, her şehrin devleti olmasına kadar gidecek bir çatışma ortamı yaratanların hesaplarında Türkiye’nin mevcut hali ile yeri yok. Bu sebeple Türkiye’yi de bölmeye ve küçültmeye çalışmaktalar. Bir tarafta Kürt ayrılıkçı hareketi ve PKK kullanılmakta diğer tarafta ülke içi iktidar mücadelesi. Ben iktidar olayım da ülke varsın küçük olsun anlayışı ile kendi iktidar heveslerini milletin ve devletin bekasından önde görenlerin ihanete varan gaflet ve delaletleri ile karşı karşıyayız.
Türkiye bu yenidünya düzeninde parçalanmadan, küçülmeden ayakta kalmak istiyorsa BÜYÜMEK zorunda. Mevcut halimizi ile devam etme imkanımız yok. Mevcut durumu muhafaza etme manasına gelen Yurtta Sulh, Cihanda Sulh politikasının geçerliliği kalmamıştır. Bu demek değil ki Türkiye savaşa sokulsun. En çok buna dikkat etmek gerekiyor, son 300 yılın en güçlü dönemini geçiriyoruz. Anadolu’daki en yüksek nüfusa, yetişmiş insana, orduya, silaha, teknolojiye, ekonomik güce sahibiz. Birincil önceliğimiz bunu korumaktır. Ancak gelinen noktada bunları korumak için Türkiye muharip ve taarruzda bulunan bir ülke olmak konumunda. Yoksa parçalanmak ve küçülmek mukadder. Nasıl geçen yüzyıl Osmanlı olarak güçlenemediğimiz, büyüyemediğimiz için parçalanıp küçüldük bugün de aynı tehlike ile karşı karşıyayız.
Orta Doğu İslam coğrafyasının atomize edildiği bir çağda, Türkiye cüceler ülkesindeki dev gibi durmakta, bunu yanında küresel hegomonlar yanında ise devler ülkesinde gibi durmakta. Bu ikisinden birine uyacak Türkiye, yaya cüce olacağız ya dev.