Türkiye gibiyiz

Ömer Kocabaş

Ankara’da yaşanılan son terör saldırısı ve doğuda bölücü teröristlere yönelik devam eden operasyonlarda üst üste gelen şehit haberlerinin ardından ruh halimiz hiç iyi değil. İşin kötü tarafı bir süre sonra şehit haberlerine olan yaklaşımımızda değişmeye başlıyor. Acı eşiğini geçtiğimizden artık şehitlerimizi istatistik olarak görmeye başladık. “Dün 2 şehit haberi, bugün 3, yarın…” Şehitlerimizin isimleriyle, öyküleriyle, geride bıraktıklarıyla ilgilenmiyoruz. Haber bülteninde en fazla 1 dakikalık bir haberle geçiştiriyoruz. Çoğumuz artık bu tarz haberleri bile izleyemiyor.

Öte yandan fazla acımasızda olmayalım. Ülkemizin içinden geçtiği zorlu sürece çok fazla duyarsızda değiliz. Dışarıdan bakıldığı zaman insanların gündelik rutinini bozmadığı görülebilir. İşe gidip gelme, alışveriş, akşamları gezme ya da televizyonun başında vakit geçirme gibi gündelik rutinimize devam ediyoruz ama bir farkla. Bütün bunları yaparken ne keyif ne de bir heyecan duyuyoruz. Ağzımızda hep kekremsi bir tat var. Biraz günlük mecburiyetler, biraz da kafamızı dağıtmak için bu kısır döngüye devam ediyoruz lakin aklımızın bir köşesinde ülkemiz ve bölgemizde yaşanılanlar var. Elbette dünya yansa umurunda olmayacak bir takım tuzu kurular vur patlasın-çal oynasın konseptindeki gündelik yaşamına devam ediyorlar ama halkın büyük çoğunluğu durumun farkında. Terörle mücadele, Suriye meselesi, mültecilerin geleceği, bizim ve ülkemizin geleceği gibi buna ilave kafamızda birçok soru işareti var. Aslında ülkemizin içinde bulunduğu durumu ve ruh halimizi Haşmet Babaoğlu yıllar önce özetlemiş “Bu ülkede yaşayanların ortak kaderi şu... Geçmiş, bir türlü geçmek bilmiyor. Gelecekse, hâlâ gelmiyor”

Her şeye rağmen sabırla o geleceğin gelmesini beklemeliyiz. Çünkü biliyoruz ki doğru yoldayız. Eminiz ki bugün oyunu kuranlar, oynayanlar, o gelecek geldiği zaman kurdukları oyuna dolanıp kaybedenlerden olacaklar. Bizim tarafımız belli, Allah var gam yok deyip bekleyeceğiz. Bekleyeceğiz derken yanlış anlaşılmasın öyle elimiz kolumuz bağlı beklemek yok. Yaşanılanların farkında olup, mücadele ederek bekleyeceğiz. Çünkü gün gelecek tarih bizim bugünkü şanlı bekleyişimizi de yazacak. Yaşanılanlar üzerine içimizdeki beyni sömürgeleştirilmiş aydın müsveddeleri ve onların takipçileriyle batının tavrını da yazacak tarih. Bugün savaşında magazinini yapanların tarihte yeri olmayacaktır. Çünkü magazin sabun köpüğü gibidir, bir süre sonra unutulur. Savaşında magazini olur muymuş demeyin. Size birkaç savaş magazini haberi vereyim. Bir ara kahraman, merhametli(!) İsrail askerlerinin yaralı bir hayvanı nasıl kurtardığıyla ilgili haberini günlerce takip etmiştik. Yakın zamanda ise yakışıklı Danimarkalı polisin mülteci çocukla nasıl neşe içinde oyun oynadığını görmüştük. Hatta polis dünyanın dört bir tarafından binlerce evlenme teklifi bile almıştı. Yahut da ölmeden Midilli adasına ulaşan göçmenlerin bebeklerinin karnını doyuran Yunanlı kadınların Nobel’e aday gösterilme çabasını. Hâlbuki İsrail askerleri şimdi de masum Filistinlileri öldürüyor. Danimarka sığınmacıların ziynet eşyalarına bile el koymaya başladı. Yunan sahil güvenlik botları göçmenlerin teknelerini açık denizde bizim karasularımıza doğru sürüklemeye devam ediyor. Kendi nüfusundan daha fazla Suriyeliyi misafir eden Kilisliler Nobel’e aday gösterilmiyor. İşte tarih bu magazin haberlerini değil gerçek olayları yazacaktır. 500 küsur yıl önce İspanya’dan Yahudileri kurtarmamız, 1847’de kıtlık yaşayan İrlanda’ya yaptığımız yardım, Kore savaşında Güney Kore’ye desteğimiz gibi daha birçok tarihi gerçeği yazdığı gibi.

Evet, Türkiye gibiyiz, bugün biraz kırgın, umudumuzu yitirme noktasına gelsek de ayağa kalkmayı bileceğiz. Sabredeceğiz çünkü doğru yoldayız. Elbet günü gelince bu oyunu da bozacağız.